8 Temmuz 2014 Salı

Dekupaj Resimleri

Kavanoz Krallığı ' mı kurduğum ikinci günün sabahından herkese merhaba :)
Gelecekteki tasarımlarımda kullanmak üzere özenle seçtiğim bir kaç dekupaj resmini sizlerle de paylaşmaktan onur duyarım ;

Çiçekli Dekupaj




























7 Temmuz 2014 Pazartesi

KAVANOZ KRALLIĞIMA HOŞ GELDİNİZ

Güzel , huzurlu ve bol dinlenilmiş bir hafta sonundan sonra , bu yeni hafta hepimize hemencecik geçen , eğlenceli ve mutlu bir hafta  olsun inş....:)
Çok ama çok heyecanlı olduğumu öncelikle belirtmek istiyorum çünkü , sakin geçen hafta sonumda bol bol düşünme ve yeni planlar yapma fırsatı buldum..
Ne mi yapacağım ????
Başlıktan da ipucu verdiğim üzere , yeni bir 'KAVANOZ KRALLIĞI' projesine atılıyorum yüksek müsadenizle..
Tasarım okuduğumdan ötürü , geliştirdiğim ' el yatkınlığı ' olayını unutmadığımı varsayarak işten ayırabildiğim zamanları artık daha verimli geçirmeye ve üretkenliğimi geri kazanmaya karar verdim..
Ve yaptığım işlemleri ve aldığım sonuçları da sizlerle buradan paylaşmaya da başlayacağım tabii aynı zamanda..

Şimdilik yapacağım ilk işlem iş çıkışı kavanoz krallığımın temelini oluşturacak malzeme ve tabi ki güzel güzel cam kavanozlar almak olacak..
Büyük projeme bu akşam başlayabilmeyi umut ediyor , sizlere kocaman musmutlu ve heyecanlı bir hafta geçirmenizi diliyorum..

4 Temmuz 2014 Cuma

CUMA GÜNÜ BİTER , HAFTA BİTER..

Zaman su misali akıp giderken , sadece içinden kontrolsüzce akıp gittiğimi hissediyorum yoğun olarak..
Hepsi bu !

Pazartesi sendromu yaşamaya çalışırken kendi çapımda , hooop bir bakmışım Cuma gelmiş..
Gönlümün sultanı gün gelmiş...
Ertesi gününde tatil gelmiş...
İyi ki de gelmiş.. :)
hafta sonu nereye gidilir ?
Hafta Sonu Planları
Gelelim hafta sonu planlarıma ;
Öncelikle her şey yolunda giderse eğer ; güzel bir kahvaltı yapabilmeyi umuyorum , en güzelinden..
Sonrasında ise durum gidişatı hava durumu ile doğru orantılı değişecek sanırım..


Ama şöyle bir niyetim var ki sevgili ziyaretçilerim , her nerede olursam olayım ; evde yada dışarıda farklı bir yerde , bu hafta sonu tek planım çokk mutlu olmak ve çocuklar gibi eğleneceğim bir hafta sonu geçirmek...
Umarım her şey yolunda gider, güzel günler geçiririz hep birlikte..
Aynı gök yüzünü paylaştığımız bu koca gezegende aslında hepimiz bir' iz...
Her birimiz en az diğerimiz kadar mutlu , neşeli ve süprizlerle dolu günler geçirmeyi hakediyoruz..
Ve hafta sonuna sihirli bir kapı açan bu mesai saatlerimin son dakikalarında sizlere harika bir hafta sonu tatili diliyor , hepinizi kucaklıyorum..
İyi ki varsınız :)
öpücük
Öptümm :)

3 Temmuz 2014 Perşembe

GÖÇEBE / THE HOST

Dün akşam 2013 yapımı bir film izledim ve hali hazırda hayal gücüne hayran olduğum Stephenie MEYER ' e bir kez daha oluşturduğu dünyaya hayran kaldım..
Alacakaranlık serisinden sonra ne kendisini ne de diğer kitaplarını takip etmediğimden ' Göçebe ' nin bir kitaptan uyarlama olduğunu filmi izledikten hemen sonra öğrendim...
Filmi izlediğim için , kitabını okumayacağım ama siz fantastik kitapları seviyorsanız öncelikle kitabını alıp , okuyun derim..
Zira konu bir hayli enteresan..

FİLMİN TANITIMI : Dünya bir uzaylı türünün istilasına uğramış ve maalesef insanlık virütik biçimde yayılan bu çok güçlü türe yenik düşmüştür. İnsan bedenlerine hiçbir zarar vermeden bilinçlerini ve ruhlarını ele geçiren ve Wanderer denilen bu tür bir şekilde dünyaya da barışı getirmiştir. İstila sonrası bedeni ve zihni ele geçirilmeden kalan bir avuç insan grubu yakalanmadan yaşamaya çalışmaktadır. Melanie Stryder'dan bu insanlardan biriyken Jared Hower adında hala 'insan' olan bir genç ile karşılaşır ve ikili çok geçmeden aşık olur. Güvenli bölgede olmadıkları için Melanie bir şekilde yakalanır ve istilacıların eline geçer. Bedeni ve zihni artık ele geçirilmiştir. Melanie'nin güçlü duygularını ve iradesini kullanarak yeryüzünde yaşayan son insanların yerini tespit etmeye çalışan güçler, genç kıza tam anlamıyla hakim olabilmişler midir? 
Alacakaranlık serisiyle dünyayı sallayan Stephenie Meyer'ın romanından bilim-kurgu ve gerilim sinemasının başarılı yönetmeni Andrew Niccol tarafından uyarlanarak beyazperdeye aktarılan filmin başrolünü ise genç oyuncu Saoirse Ronan üstleniyor.

Filmin başlarında ; ne oluyor , kızın içinde iki ses var ve kim hangisi oluyor pek anlayamıyorsunuz ama bir saniye dahi gözlerinizi de ayıramıyorsunuz aynı zamanda..
Hayal gücü ile yaratılan bu dünya ekrana o kadar iyi yansıtılmış ki , ilerideki yüzyıllarda hikayenin gerçek olabileceği ihtimali ile sarsılıyorsunuz.

Ben bu filmi çok ama çok ilginç buldum ve çok beğendim..
İzlemenizi tavsiye ediyor , sonrasında yorumlarınızı bekliyorum :)
Sevgilerimle...

2 Temmuz 2014 Çarşamba

Mia ' nın Yeni Hali

Daha önce bir kaç kez bahsettim size kedim Mia ile hayatımızı , Mia 'nın bizi ısırıp - yeme çalışmalarını vs..
İşte ilk kez , dün akşam Mia bizi çok şaşırttı ; çünkü bizi bir kere bile ısırmaya çalışmadı..

Her zamankinden farklı olarak , ( genelde kuru mama ve yumurta yer kendileri ) konserve mama aldık Mia ' ya..
Neredeyse 400 grm.lık mamanın yarısını yedi ve salona , yanımıza geldi tekrar..
Geldi yine ayaklarımın altında dolanmaya başladı..' evet şimdi başlıyoruz işte , gelsin ısırıklar ' derken , baktım bizim kız sadece yalıyor ...:)
Dedik herhalde mamasını çok beğendi ve kendince bir teşekkür ediyor ama bu durum gece boyunca değişmedi...
Ve bu zamana kadar , yaklaşık 3 aylık oldu , bizi ısırmaya çalışmasının sebebi sadece içgüdüsel mi ? yoksa mamasını beğenmeyip aç kalmasından mıdır ? bilemedik..


Aynı konserve mamanın , kuzu etlisi , tavşan etlisi , ciğerlisi , tavuklusu , artık daha nesi varsa alıp , Mia üzerinde küçük bir deney yapacağım..
Eğer bizi ısırmaya çalışmıyorsa anlarız ki , bizim kız mamasını sevmediği için bizi yemeye çalışıyormuş..:)
Şaka bir yana eğer , doymadığı için böyle davranıyorsa vicdan azabından ölürüm:(
Ama bir yandan da yol yakınken bir hata varsa ortada , bunu da anlamış ve önlemini almış olacağız..


Şunu da söylemeden edemeyeceğim ki ; ısırmayan bir kedi ne güzelmiş öyle..
Biz tv izlerken , o da koltuğun bir kösesinde miskin miskin takılıyordu..
Mia ' yı böyle görmeye alışkın olmadığımız için bu halini çok sevdik..
Ve anladık ki   Mia ;sen ısırmadığında çok ama çok daha şeker bir kedi oluyorsun..

1 Temmuz 2014 Salı

AŞK HER YERDE -- RACHEL GİBSON

İşte tam da aradığım gibi bir aşk kitabının da son sayfalarını üzülerek bitirdim ve kitaplığımın en güzel köşesine kaldırdım..
Çok kısa sürede bitti ve okuduğum sürece elimden bırakamadım bu kitabı...
Rachel Gibson ' ın diğer kitaplarında olduğu gibi ' Aşk Her Yerde ' de de sizi içine alan ve her sahnesini gözünüzde canlandırabileceğiniz başarılı bir kurgu var siz karşılayan...
Kitabın konusu ise şöyle ;

Eski bir Playboy kızı olan ve hala çok çekici ve güzel görünen bayan Duffy ' nin, yaşlı eşinin ölmesi ve ölmeden önce ona servetini ve hokey takımını bağışlamasıyla başlıyor hikaye..
Duffy baştan takımı satmayı düşünse de bir kaç sebepten ötürü takımı elinde tutmaya ve hokey hakkında bilgi sahibi olmaya karar verir.
Hokey hakkındaki bilgisizliği onu hem takım oyuncularının hem de gazetecilerin gözünde ' zengin koca avcısı bir playboy ' kızı olmaktan öteye götüremez başlarda..
Ancak Duffy artık eskisi gibi değildir ve takımı konusunda herkesi yanıltmakta kararlıdır..
Duffy hokey ve takım oyuncuları hakkında bilgi toplarken , takımın çekici ve sert kaptanı Tyson Savage ile sık sık sürtüşmeler yaşarlar..
Savage ; kendinden emin ve işinde çok iyi bir kaptandır ve takımının başına çok çekici ve harika olsa da bu iş hakkında fikri olmayan bir kadının gelmesinden rahatsızdır...
Tabi ki bu rahatsızlık böyle gitmiyor ve aralarındaki cinsel çekime karşı koyabilmek için ikisi de çok fazla mücadele ediyor kendileriyle..


İşte buradan sonrası süpriz olsun ve bu güzel kitabı okurken siz de benim yaşadığım heyecanı yaşayın istiyorum..
Özellikle sonunu çok beğendim..
Hiç beklemediğim bir son ve harika bir kapanış oldu..
Herkese tavsiye eder , iyi okumalar dilerim..

30 Haziran 2014 Pazartesi

HAZ / SEDA DİKER

Çok çok merak ederek aldım Seda Diker ' in ' HAZ ' isimli kitabını..
Kapağın arkasından okuduğum kadarı ile erotik içerikli bir kitap olduğu zaten anlaşılıyordu ama bir Türk yazarın bu konuda ne kadar cesur olabileceğini de merak ediyordum aynı zamanda..
Kitabı alma hızım ile bitirme hızım doğru orantılı oldu bu kez..
Hızlıca aldım ve bir kaç günde de bitirdim..
Düşündüğüm gibi , içerik olarak bahsedilen konular mecburi olarak belli bir sansür ile aktarılmış..
Yer yer aynı kelimenin müstehcen olanın kullanılması ' ama daha iki sayfa önce böyle yazmamıştı bunu ' izlenimine kapılmanıza sebep olsa da genel hatları ile bir Türk yazardan çıkabilecek en erotik kitaplardan biri..


Kitaba gelirsek ; genel olarak ilişkilerden ve sadece cinsellik amaçlı erkeklerden ve bu durumu nasıl lehimize çevirebileceğimizden bahsediyor..
İlgimi çeken ve doğru bulduğum bir önermesi vardı ; kadınların alt kimliklerinin olduğu ve bunları nerede ve nasıl kullanması gerektiğini mantıklı bir yol ile açıklaması ile ilgili ...
Mesela ; hepimizin içinde belli duygu durumlarımıza göre kendini gösteren kimlikler varmış...
Şefkatli olduğumuz zamanlarda ' Anne ' kimliği..
Sinirlendiğimizde ' CADI ' , mutlu ya da tutkulu olduğumuzda ' LOLİTA ' gibi..
Bunlar ve bir bu kadar daha kimlikten bahsediyor işte bu kitapta ve üç ayrı kadının aşk ve cinsel hayatları üzerinden anlatarak yapıyor bunu...
Yani anlayacağınız bu kitapta aynı zamanda üç ayrı kadının özel hayatına bir bakış atma şansınız oluyor...
Kitabın büyüsünü bozmamak adına daha fazla anlatmayacağım ve sözlerimi bu sebeple noktalayacağım şimdilik..
Benim kitap hakkındaki nacizane fikrim ise , bu anlattıklarım dışında çok fazla bilgi kalmayacak belki aklınızda ama vakit geçirmek ve kafa dağıtmak istiyorsanız bu kitabı sıkılmadan okuyabilirsiniz...
Dediğim gibi bir Türk yazara göre belkide şimdilik en cüretkar kitap ünvanını alabilir ; ' Haz ' ve belkide bu ; yeni bir ' Grinin Elli Tonu ' serisinin doğmasına zemin hazırlayabilir..
Karar sizin..
Sevgilerimle..

YAŞASIN ORUÇLUYUM..


Şu an bunları yazarken , iftara yaklaşık 4,5 saat var..
Açıkmadım mı ? tabiki acıktım..
Susadım da..
Ama ne yaptığını ve ne için yaptığını bilmek insana inanılmaz bir huzur veriyor insana ...
Oruçlu iken yapacağın duaların kabul edileceğini bilmek , Oruçlunun uykusu ibadettir. Susması tesbihtir, amelleri misliyle kabul edilir, duası makbuldür, günahı affedilir." (Hz. Muhammed)  şeklinde müjde ile bilinçlendirilmek daha da mutlu ediyor beni an itibari ile...
Oruçlu olmanın en sevdiğim yanını hissediyorum bir de ;
İftarda ne yiyeceğimi düşünmek..:)
Evet beni en mutlu eden düşünce bu şu anda..
Sabırlı olmayı en güzel şekilde öğreten bu ibadetimizden sonra sahip olduklarımızın değerini daha da iyi anlıyorum..
Ve şükrediyorum her zerresi ile mükemmel bir inanca sahip olduğum için ..


"Bir kimse Ramazan ayında bir oruçluya iftar verirse, günahları af olur Cenab-ı Hakk onu cehennem ateşinden azat eder O oruçlunun sevabı kadar ona sevap verilir''


Bir hurma ile iftar verene de, yalnız su ile oruç açtırana da, biraz süt ikram edene de bu sevap verilecektir Bu ayda bir oruçluya su veren kimse kıyamet günü susuz kalmayacaktır" (Tirmizi)

Ebu Hüreyıe (radıyallahu anh) anlatıyor: "Resulullah (aleyhissalâtu vesselâm) buyurdular ki: 

"Kim Allah Teala yolunda bir gün oruç tutsa, Allah onunla ateş arasına, genişliği sema ile arz arasını tutan bir hendek kılar'' 3085 

Ebu Ümâme (radıyallahu anh) anlatıyor: "Ey Allah'ın Resülü dedim, bana öyle bir amel emret ki (yaptığım takdirde) Allah beni mükâfaatlandırsın'' 

"Sana dedi, orucu tavsiye ederim, zira onun bir eşi yoktur'' 

Peygamber Efendimiz (sav) buyuruyor ki: 

"Adem oğlunun her ameli katlanır. Bir iyilik yedi yüz misline kadar katlanabilir. Yalnız oruç müstesna. Çünkü onun mükafatını Allah verecektir. Oruçlu iken iki ferah vardır. Birincisi iftar zamanının sevinci, diğeri Rabbine ulaştığı zamanki sevinçtir"


"Kim mazeretsiz olarak Ramazan’da bir gün oruç yerse, ebediyen oruç tutsa da onu kaza etmiş olmaz."



YENİ BİR FİLM İZLEDİMM

Başlığa bakıp ta son çıkan filmlerden birnden bahsedeceğimi düşünmeyin sakın..
Yeni dememin sebebi , izlemediğim her filmin benim için yeni olmasından kaynaklanıyor..
Keza  1997 yılında vizyona girmiş bir filme ' yeni ' sıfatını verebilmek için biraz geç kalmış olabilirim..

Eski filmlere , oyuncularını tanımadığı ya da adını duymadığım filmlere karşı ön yargılarım var...
Bahsettiğim filminin adını duymuş olmama rağmen pek te gönüllü olmayarak tavsiye üzerine izledim ve neden tavsiye edildiğini anlamış oldum..
Bahsettiğim film ; MELEKLER ŞEHRİ...

Melekler Şehri
Vizyon Tarihi (1s 54dk
Yönetmen:
Oyuncular:Nicolas CageMeg RyanAndre Braugher devamı...
TürFantastik , Romantik
ÜlkeABD , Almanya
FİLMİN KONUSU ;    
Başarılı bir kardiyoloji cerrahı olan Maggie Rice başarılı giden bir ameliyat esnasında nedensiz yere hayata veda eden hastasını geri döndürmek için elinden geleni yapar ancak hastasını kurtaramaz. Bu acı olay sonrasında kendisine olan güvenini kaybeden kadın artık daha umutsuz, daha mutsuzdur. Bu sırada Los Angeles semalarında gezinen melek Seth, Maggie'nin bu çabalarını görmüş ve fazlasıyla etkilenmiştir. Maggie'nin üzülmesine dayanamayan Seth, güzel kadına çoktan aşık olmuştur. Vakit Maggie'yi yaşama döndürme vaktidir ve Seth aşkı için melekliğinden vazgeçecektir. Ancak bu karmaşık düzende insan olarak yaşamak zannettiği kadar kolay mıdır?

Film Maggie ' nin amelyat sırasında hastayı kaybetmemek için mücadele verirken , ölüm meleği Seth ile göz göze gelmesiyle ilginizi çekmeye başlıyor.. Dünyaya süresi dolmuş olan insanların ruhunu almak için gelen Seth , Maggie ' ye aşık oluyor ve karşısına çıkıyor..
Adamdaki garip duruma rağmen çok etkilenen Maggie ile arasındaki yaşananlar ve filmin sonu beni etkilemeyi başardı..
Demek ki ön yargılı olmasaydım çok daha önceden bu filmi izlemiş olacaktım..
Son olarak şunu da belirtmek isterim ki ; filmin her karesinde Meg Ryan ' ın ne kadar güzel bir kadın olduğuna tanıklık edecek ve bu kadın ise biz neyiz ? duygusuna kapılacaksınız :)
Şaka bir yana izlemeyenleriniz var ise izlemenizi tavsiye ederim.. Zira klasikleşmiş bir filmi izlemek için asla geç değildir..

İÇİMDEKİ ' MIZMIZ MYRTLE ...

Tanımayanlar için kısaca bahsetmek isterim ki ; Mızmız Myrtle Harry Potter ve Sırlar Odası filminde karşımıza çıkan , Hogwarts'ın eski öğrencilerinden birinin hayaletidir. Okulun 2. katındaki bozuk kızlar tuvaletinde yaşayan , sürekli ağlayıp bızıldayan bir genç kızdır. Ağlama kısmı hariç tıpkı son zamanlarda dönüştüğüm kişi işte budur..


Özellikle Tentene karşı huysuzluğum ve alınganlığım üzerimde.. Bu sebepten hiç olmadığı kadar sürtüşüyoruz..
Aslında durum benim bir şeylere kızıp , onun üzerine gitmem ve onun da tartışmak istemediği için sessiz kalmasından ibaret ama olsun..
Sonradan acayip vicdan yaptırıyor bu davranışlar insana..
Ben ona sesimi yükseltmişken o da yükseltse , karşılıklı bir tartışma olsa güzel..
En azından ' ama sen bunu dedin ' vs gibi kvırma payı bulabirdim kendime..Ama ben konuştukça onun susması ; hem beni daha da sinirlendiriyor , hem de sinirim geçince ne kadar çirkin davrandığımı öğretiyor bana..
Ve her seferinde küçük şeyler yüzünden hayatımın en değerli yapı taşının kalbini kırmayacağım diye söz veriyorum kendime..
Ama biliyor musunuz ??
Ben bu hafta sonu yine tutamadım bu sözümü ve bu yüzden Pazar günümüzü birazcık rezil ettim :(
Sebebi ise , onun arkadaşlarıyla görüşmek istemesi benim ise onunla vakit geçirmek istememdi..
Aslında konunun temeli görüldüğü üzere gayet masumaneydi..
Sadece ailecek vakit geçirmek istemiştim...
Ama yine yine yine bunu fevri çıkışlarımdan birini yaşayarak yanlış bir dille ifade ettim..
Bana ' arkadaşlarımla görüşsem mi biraz ? ' dediğinde demeliydim ki ; beraber vakit geçiririz diye düşünmüştüm hayatım , ne dersin.?


Ama ben bunu duyunca içimdeki cadı ortaya çıktı ve ' nereye gidersen git , umrumda değilsin , sen benimle vakit geçirmek istemiyorsan ben hiçç istemiyorum ! ' diye kelimeler dökülüverdi dudaklarımdan..
Sonuç olarak o arkadaşları ile görüşmedi , ben de onunla vakit geçirmedim..
Sonuç olarak kısa süre sonra barıştık tabi her zaman olduğu gibi ve her şey normale döndü ama içimde derin bir vicdan azabı kaldı ...
Keşke daha sakin olsaydım da çemkirmek yerine kendimi sakin bir dille ifade etseydim..
Eğer bunu okuyorsan sevgili Tenten'im biliyorum sen beni her halimle çok seviyorsun ama bu sefer ciddi karar aldım ; çok sinirlendiğimde bile ani çıkışlar yapıp senin ödünü koparmayacağım :):)
Ve sürekli mızmızlanmak isteyen ve beni ateşleyen içimdeki ' Mızmız Myrtle ' a da daha az uyacağım :):)

27 Haziran 2014 Cuma

MİM ' E DEVAM..

Öncelikle yüzlerce iyi bloger arasından beni bulmuş , beğenmiş ve mimlemiş olan sevgili içimdekiçatlakses'e teşekkürlerimi sunuyor , mim vasıtası ile yeni yeni arkadaşlıklar kurduğum için kendimi çok mutlu hissettiğimi belirtmek istiyorum..
Gelelim sorulara :)


1-)  Blog yazmak sana neler kazandırdı ?

Blog yazmaya başlayalı henüz çok  olmadı. Bu sebeple zamanla vereceğim bu cevap göreceli olabilir ve kazanımlarıma yenileri eklenebilir. Ama henüz iki aylık taze bir blog sahibi olarak ; daha çok okumaya ve daha çok araştırmaya başladığımı ve bu sayede genel bilgi seviyemin arttığını söyleyebilirim. Özellikle de bloğa eklentiler ekleme kısmını öğrenebilene kadar epey kafa patlattım :)

Ve diğer önemli husus , yeni yeni bloglar ve yeni süperr arkadaş adayları kazandırdı diyebilirim şimdiden..

2-) Ne tür kitaplar ve filmlerden  hoşlanırsın ?


Lise dönemlerimdeyken sadece fantastik kitaplar okur ve sadece yabancı komedi filmleri izlerdim. Bunun dışına çıkmaz , alternatifleri ilgimi çekemezdi..

Ama liseden hemen sonra ön yargılarımı yıktım ve şu anda sıralamam; kitap olarak öncelikli kişisel gelişim - aşk - macera - polisiye ; filmler için ise; komedi - macera - aşk - aksiyon olarak yerini aldı...


3-) Tekrar tekrar okuduğun bir kitabın var mı ?

Evet :) Harry Potter... Son kitabı olan Ölüm Yadigarları o zamanlar sevgilim , şimdi ise eşim olan adamın hediye ettiği için ekstra önemi vardı benim için ve bir yıl içinde tan 4 defa okudum aynı kitabı..


4-) Seni tanımlayan en iyi 5 kelime ?


Meraklı , Pozitif , hırslı , hassas ve son olarak yumuşak başlı görünmesine karşın bir o kadar da mağrur ve ani çıkışlar yapabilirim.

5-) Okumaktan en çok keyif aldığın blog içeriği hangisidir ? Kişisel - Moda - Yemek - Teknoloji ?

Kişisel :)

Şimdiyse bayrağı severek takip ettiğim blogerlara bırakıyorum ve vereceğiniz cevapları şimdiden merakla bekliyorum..
Sevgilerimle..

Titania
Dördüncü Tekil Şahıs
Deep
Yağmurun Dünyası
Bir Delinin Pembe Defteri
Ayseminedair
Melodram
Mor Rimel
Kreatif Başkan
İnsan Yavrusu
Birnewlondongüncesi
Ponti
Her Şeyden Konuşmalı
Bayan Vertigo
Bir Ağustos Böceği
Her Şeyin Bir Şeyi Var
Yazmadan Durmam
Merve'nin Gözünden
İpsiz Uçurtma

26 Haziran 2014 Perşembe

En sevdiğim filmler arasında üçüncü sırada yer alan ( 1-) Harry Potter ve 2-) Yüzüklerin Efendisi Serisi ) Karayip Korsanları ' ndan bahsetmek istiyorum bugün ... Sebebi ise geçtiğimiz hafta sonu tv ' de denk gelince bu seriyi aslında ne kadar da özlediğimi hatırlamam ....

Filmin hasılat ve gişe rekorundan anlayacağımız gibi izleyen herkes tarafından çok sevilen ve devamının çekilmesi kaçınılmaz bir seri oldu Karayip Korsanları...
 2013 yılında yayınlanan ilk filmini , o zamanlar ( lisedeyken ) hayranı olduğum Orlando Bloom'u izleyebilmek için almıştım ve filmden çok etkilenmiştim. Bu arada  Kaptan Jack Sparrow’u da unutmamak lazım tabii ; oyunculuk ve tarzıyla eminim çok etkiledi sizleri de o dönemler... Belki de sürmeli gözleri ile ..:)




Filme gelince ; çekildiği harika korsan gemileri ,sonsuz kumsalları ile karayipler , hızlı ve başdöndürücü sahneleri sebebiyle ekrana kitlendim tekrar izlememe rağmen... 
Ayrıca şunu da anladım ki aynı zamanda ; yeni ama kalitesiz bir film seyretmektense , iyi ama daha önceden izlemiş olduğum bir filmi tekrar izlemek çok daha keyifli...
Eğer sıkılmış ve bir şeyler izlemek isterseniz bir gün , ikinci defa seyretmenizin bile keyif verici olacağını söylemek ister , yazıma filmden kareler ile son verdiğimi belirtmek isterim..




25 Haziran 2014 Çarşamba

BİR İŞ YERİ KAPANIR ; BİR SAYFA KAPANIR...

Dün resmen iş yeri toparlanmaya başlandı ve herkes kendi yolunu çizme telaşına düştü eşim Tenten'in ofisinde..
Evet bu arada ; ona Tenten ismini verdim.. Hani benzemiyor da değil kendisine :) Biraz daha yakışıklı hali diyelim ve asıl konuya gelelim...

Tenten
Son üç aydır kan kaybetme dönemindeyken ; geçtiğimiz hafta artık yapılabilecek bir şeyin kalmadığı ve şirketin batacağı konuşulmaya başladı..
Tenten için karamsar , benim için umut dolu bir bekleyişin ardından herşeyin yoluna gireceği ve şirketin güçlü bir ortağa devredileceği açıklandı. Biz çok mutlu olduk tabi ki..
Böyle zamanlarda yapılabilecek en iyi şey; bunun geçici bir dönem olduğunu sürekli hatırlamak ve morali yapabildiğiniz kadar yüksek tutmak sanırım..
Sonuç olarak ben bu dönemi daha sakin ve pozitif , Tenten'im ise iliklerine kadar karamsarlık ve çaresizlik hisleri ile geçirdi...

Ve sonuç olarak dün şirketteki eşyaları toplama ve bir takım vedalaşmalar yapılmış.. Çünkü çalışan ve yöneticilerden bir kısmı tercihlerini yeni şirketle çalışmaktan yana değil , kendi işlerini kurmaktan yana kullanmışlar..
Bu sebepten dolayı koca koca adamlar duygusal anlar yaşayıp , birbirlerinden helallik almışlar geçen en az 10 senenin ardından..
Benim bu yazıyı yazmama sebep olan şey ise , bu vedalaşanlar arasından birinin beni çok duygulandırmasıydı...

Bu büyük lojistik şirketi yeni kurulurken ( yaklaşık bir 15 yıl öncesinde ) biri Halkla İlişkiler ( Handan ) ve diğeri de Operasyon sorumlusu ( Sefer ) olarak başlamış işe ..
Kısa zamanda Sefer Bey çok aşık olmuş Handan'a çünkü Handan çok güzel bir kadınmış , gerçi hala da öyle..Sadece biraz kilo almış..( kibarlık ediyorum aslında , bildiğiniz fil gibi olmuş :)


Neyse Sefer çok koşmuş Handan' ın peşinden ve dolu dizgin aşk yaşamaya başlamışlar..Zaten aynı iş yerinde çalışıyorlar..Sürekli beraberlermiş..
Tam olarak bilmiyorum ama sanırım kıskançlık yüzünden ayrılmışlar tatsız bir şekilde ve her şey bitmiş aralarındaki..
Sefer Bey hala seviyormuş , an itibari ile bile aynısı fısıldanıyormuş şirkette kulaktan kulağa..
Ama o süreden sonra tam 11 yıl birbirlerini görmezden gelerek ve hiç konuşmayarak çalışmışlar aynı iş yerinde..
Tabi bu süreçte her ikisi de evlenmiş..Önce Handan , sonra da Sefer...
Her ikisinin de birer çocukları var ve o günden sonra tek kelime bile konuşmamışlar iş dışında..

Ve dün ;
Ofis toplanmış , tam kadro son defa birlikteyken ekipten ayrılanlar tek tek vedalaşmış birbirleriyle..
Bir kısım personel vedalaşıp çıkmış..
Herhalde Tenten ve son bir kaç kişi kalmış boşaltılmış olan ofiste..
Ve Sefer Bey bir adım atmış ve Handan ablaya ;
' 10 senedir konuşmuyoruz Handan ama bundan sonra belkide birbirimizin yüzünü hiç görmeyeceğiz , gel barışalım ' demiş.
Zaten bunu söylemesiyle Handan ablanın sarılıp vedalaşmak için boynuna sarılması bir olmuş..
Orada bulunanlar dahil herkesin gözleri dolmuş bu manzara karşısında..
Neden ayrıldıklarını bilemem ama görüyorum ki zaman çabuk geçiyor..Belki de dedikleri gibi birbirlerini bir daha göremeyecekler. Belki de Sefer'in evli olmasına rağmen Handan ablayı sevdiği gibi Handan abla da onu seviyordu geçen zamana rağmen...


Benim aldığım ders ise şu ; sevdiklerimiz bizimle birlikteyken bilelim kıymetlerini..
Belki sadece içimizden söylediğimiz güzel hislerimizi ona da söyleyelim , hayatımızdaki insanı sırf bir tarafı kalkar düşüncesiyle mutlu etmekten korkmayalım.. Ve en önemlisi de ; eğer sağlam gerekçeleriniz yok ise , basit kıskançlık ve kırgınlıklar yüzünden parmaklarımızın arasından kayıp gitmesine izin vermeyelim.
Yıllar sonra belkide sahip olabileceğiniz tek şey bir vedalaşma sarılması olabilir ve işte o zaman asıl yanında olmasını istediğiniz kişinin başkası olduğunu anlarsınız..

24 Haziran 2014 Salı

"Demiri demirle dövdüler; biri sıcak biri soğuktu, insanı insanla kırdılar; biri aç biri toktu."


Hani zıt kutuplar birbirini çekerdi ?
Hani karşıtlıklar bir bütünü oluşturabilirdi...?
Nedendir bu zengin - fakir arasındaki uçurum..?
Zıt kutupların birbirini çektiği teorisi nerede ?
Görmüyorlar mı ne kadar yanıldıklarını , birbirimizi sınıflandırma - ayırmaya olan merakımızı ??

Başlıktaki sözlü Pir Sultan söylemiş..
Ne güzel de demiş..
16.yy' da yaşamış ömrünün idam edilerek sonlanmış olduğu değerli bir halk şairi , bir ozan...

O zamanda söylenmiş bir söz nasıl da aynı anlam ve değer ile ifade ediyor kendisini hala ??
Demek ki neymiş ; hepimizin bahsettiği gelişme - ileriyi görme ve gitme çabalarımız törpülenmesi gereken kötü yargılarımıza el sürememiş henüz..
Sınıf ayrımı bir çok ülkenin üzerinde durduğu ve çözüm getirdiği bir sorun iken , 'sınıf ayrımı ' nın bilinç altımızda açığa çıkan hali ; ' küçümseme ' , ' kendimize benzer olanlar ile guruplaşma hareketleri ' ve belli ki en aşılması gereken tavır ' güçsüz olana karşı sergilenen ' kibir normal olarak kabul edilmiş ve rahatsız etmeyen bir sosyal utanç olarak yerini sağlamlaştırmış...

Şimdi ne söylenebilir ki sahip olduğu paradan başka hiç bir insani özellik taşımayan ve bir bedel karşılığında kolayca ruhunu , bedenini , kişiliğini satabilecek insanlarla aynı gök yüzü altında yaşamaya çalışmaya ???

Belkide onlara ; onların anladığı şekilden davranmak ve temiz değer ve yargılarınıza bulaşmamaları için hak ettikleri sınıf ayrımına müsade ederek , aslında onların kurmuş olduğunu düşündükleri sosyal statüyü kendiniz belirleyerek ve mikroplarını temiz hayatlarımıza sokmalarını engelleyerek yaşayarak en iyi cevabı vermiş olursunuz..



SUYUNUZ VAR MI ?


Havalar çok sıcak ve daha da sıcak olacak..
Ben bunları yazarken bile etrafım şişe şişe su ve serinletici içeçekler ile donatılmış iken , dışarıda kenar-köşede bir damla su bulabilme derdinde , sadece yaşamaya çalışan binlerce hayvanımız var..


"Allah der ki; Hayvanlar benim sessiz kullarımdır. Onlar şimdi zulme susuyorlar ama hesap günü konuşacaklardır!.."


Onları sadece birimiz değil ; hepimiz korumalı , yapacağımız küçücük bir  yardımdan mahrum bırakarak ölümlerinin sorumlularından biri olmamalıyız..

Kaldı ki ; hayvan severliğin ve belediyeciliğin ikinci boyutunu yaşayan Avrupa ülkelerinde olduğu gibi bütün sokak hayvanlarının toplanıp , barınaklarda ölümünü bekliyor olması ve yeni hayvanlara yer açabilmek için eskilerinin öldürülüyor olduğu gerçeği ortadayken bizim sokakta özgürce dolanabilen ' şanslı ' hayvanlarımıza daha fazla şans vermemiz gerekir..

Sadece bir kap su , biraz mama ... arta kalan ev yemeği bile kabulleri..
Yeter ki sessizce yaşadıkları bu dünyada açlık ve susuzluktan ölmeyecek kadar ...
Çünkü onlar vereceğiniz her şeye razı..

23 Haziran 2014 Pazartesi

DAHA AZ TAKILIR OLMAK , DEĞERSİZ İNSANLARA...

Hani bir gün başlar ..
Güzel bir gün hemde..
Her şey yolundadır , normalde ne yapıyorsanız o saatlerde yine onu yapıyorsunuz işte..
Okula gitmek , evde olmak ya da benim ve bir çoğumuzun yaptığı gibi işe gitmek..
Güzel başlayan gün güzel geçer derler ya hani..
Sanırım bu sadece bizim esnekliğimiz ve olaylara bakış açımızla alakalı..
Konuya bir çok örnek verilebilir ama ben bu hakkımı !iş ortamından' yana kullanmak istiyorum..
Çünkü öyle tahmin ediyorum ki ; can sıkıcı bakteriler hepimizin iş ortamında bulunmayı başarıyor..
Her şey yolundayken ve siz her zamanki gibi çalışıyorken mesai arkadaşlarınızdan herhangi biri işle yada tamamen başka bir konuda bir şey söyleyip , bir ekikliğinizi haddi olmayan ya da olan bir üslupla söyledikten sonra o günkü bütün enerjiniz çekiliyor ise bir takım düşünce sisteminizi sorgulamanız gerekiyor..
Tıpkı bir zamanlar benim de izin verdiğim gibi , sizde hayatınızda hiç bir sıfatı olmayan insanlara değer verip-söylediği lüzumsuz tepki ya da lafları dikkate alıp , kırılıp , üzülüyorsanız yaptığınız kendinize kötülükten başka bir şey değil...

Ben de böyleydim işte ve zaman zaman hala da böyleyim...
Ama eğer iyi başlayan günümü , iş yüzünden ya da kişisel kompleksleri sebebiyle kötü bitirmeme sebep olan insanlara içimde bir savaş başlatmasaydım ve en önemli kişinin sadece ' ben ' olduğunu anlamasaydım belki hala duygu dengem çevremdeki insanların bana yaklaşımına bağlı olarak kısır döngüde kalırdı..
Neyse ki artık gerektiğine - gerektiği kadar değer vermeyi ve önce söylediği söze değil - söyleyenin ciddiye alınacak biri olup /  olmadığına bakıp öyle dinlemem gerektiğini anladığım için problem yok...:)
Size de aynısını tavsiye ediyor olup ; hayatınızda bir b*k olmayan insanların gününüzü b*k etmesine izin vermeyin demek istiyorum ve nacizane asabi fikirlerimi burada noktalıyorum....
Sevgilerimle..

HE- YO BENDE MİMLENDİM...


Henüz Mimlenme'nim bile ne olduğunu bilmezken ; bir çok konuda olduğu gibi bu konuda da bana destek olan "Bir Delinin Pembe Defteri'ne teşekkürlerimi sunuyorum..
Blog yazarlarının ve takipçilerinin birbirlerini daha yakından tanımaları için aracı niteliğinde olan ve 'mim' diye adlandırılan bu uygulama aynı zamanda belkide daha önce bize hiç yöneltilmeyen soruları da karşımıza çıkarıyor..
En çok mutlu eden nokta ise henüz yeni bir bloger olmama rağmen diğer arkadaşlarımdan tam destek görmem ve birbirimizi hiç tanımamamıza rağmen karşılıklı sempati ve sevgi hissetmemiz..
Öncelikle beni mimleyen 'Bir Delinin Pembe Defteri'ne" sonrasında da beni okuyan bloger arkadaş ve takipçilerime sevgilerimle..
İyi ki varsınız:)
Gelelim sorulara; bakalım neler varmış...

1-) EN ÇOK SEVDİĞİN YÖNÜN NEDİR ??
En çok sevdiğim yönüm meraklı olmam ve kendi kendime yetebiliyor olmam..İki tane oldu ama ikisi birbirine çok bağımlı olarak yansıyor bana:)

2-) SEN HİÇ YAĞMUR ALTINDA AĞLADIN MI ?
Neden bilmiyorum ama her zaman güçlü görünmek zorundaymışım gibi hisseder ve aslında hiç öyle olmadığını bildiğim halde ağlamayı güçsüzlük olarak kabul ederim..
İşte bu yüzden yağmur altında henüz hiç ağlamadım.Allah ' ta ağlatmasın :)

3-) DİYELİM Kİ SANA ÜÇ DİLEK HAKKI TANINDI.AMA SADECE İNSANLARI DEĞİŞTİRECEKSİN.NELERİ,KİMLERİ YA DA HANGİ ÖZELLİKLERİNİ DEĞİŞTİRİRDİN ?
İlk önce evlenmiş olamama rağmen hala kendi fikirlerini tek doğru olarak görünen anneciğimi değiştirmek ve daha uyumlu ve az konuşan biri haline gelmesini sağlardım :)
İkinci olarak eşimi değiştirmek isterdim ve biraz daha romantik, jestler yapan ve süpriz dolu biri haline getirirdim..
Vee son olarak ta kendime bir el atar ; sinirliyken ağzından çıkan sözleri konrtol edebilen ve eşimin deyimi ile 'daha az cadı ' ; daha sakin biri haline gelirdim..
4-)SEN HİÇ YAZ YAĞMURUNDA DENİZE GİRDİN Mİ ??
Evettt...Ve kesinlikle tekrarlamak istediğim bir şey..
Yağmur yağarken dışarısı biraz soğuduğu için deniz daha da sıcak geliyor ve çıkmak istemiyorsunuz..

5-) YAŞADIĞIN EN GÜLÜNÇ DURUM NEDİR ?
Eminim bir çok gülünç şey yaşadım ama hala ilk aklıma gelen lisedeyken üç kız arkadaş tramvaya binmek üzere bekliyor ve aynı zamanda konuşuyorduk..Metro geldi ve bir arkadaşım metroya bindi ve diğeri tam binecekken kafasının hizasında metro kapısı kapandı ve vücudu dışarıda , kafasının yarısı metronun iç kısmında kaldı..Biz içerideki arkadaşımla önce çok korktuk ama bizim kız konuşmaya başlayınca ortaya çok komik konuşmalar çıktı..Hatta içeriye girebilmesi için ittir beni dediği için dışarıdan ittirmişliğim bile olu o gün :)
Neyseki arkadaşıma hiç birşey olmadı ve bu sadece komik bir anı olarak kazındı hafızalarımıza..

6-)KENDİNE ÜNLÜLER DÜNYASINDAN BİR EŞ SEÇSEYDİN , KİMİ SEÇERDİN ?
Eğer bir eş seçmeme özgürlüğüm olsaydı hiç kimseyi seçmezdim ünlüler dünyasından..Eğer ben de aynı işi yapmıyorsam tabi ki..

7-) HAYATIN BİR FİLM OLSA , HANGİ AKTOR YA DA AKTRİST OYNASIN İSTERDİN ? 

TABİ Kİ  ;ANGELİNA JOLİE

8-)SEN HİÇ HALKA AÇIK BİR ALANDA , KİMSENİN NE DÜŞÜNDÜĞÜNÜ UMURSAMADAN AĞLADIN MI ?
Sanırım artık bunun cevabını biliyorsunuz :)

9-)SUPERMAN Mİ - BATMAN Mİ ?
Superman...

10-)ÇOCUKKEN HEPİMİZ BİR NESNEYİ YA DA OLAYI BAŞKA BİR ŞEY ZANNEDERDİK . SENİN BÖYLE İLGİNÇ DÜŞÜNCELERİN VAR MIYDI ?
Kaç yaşındaydım hatırlamıyorum ama o dönemde saatin nasıl kendiliğinden hareket ettiğiyle ilgili ciddi kafa patlatmıştım :) Hatta yalnız uyumaya başladığım günlerin başında saatle odada baş başa kaldığıma sevinmiş , evde herkes uyuduktan sonra ışığı açıp; hiç gözümü kırpmadan saatin nasıl hareket ettiğini çözmeye çalışmıştım..Nitekim çözmüştüm de :):) Akrep ve yelkovanı işte ilk o akşam keşfetmiştim..Ve saatin pil ile çalıştığını da :):)
Related Posts Plugin for WordPress, Blogger...