9 Nisan 2015 Perşembe

İzlanda / Kuzey ' in İnanılmaz Cazibesi

Nisan ayının dokuzuncu ve buz gibi esintili gününden sevgiler ...
Sanki baharı beklemiyormuşuz da , daha çok kışa giriş yapıyor gibiyiz havalardan mütevellit...

Sabah evden çıktığımda , şapka ve kürklü kabanıma rağmen öyle üşüdüm ki , bir kez daha şükrettim Kuzey ülkelerinden birinde doğmadığım için. Eğer öyle olsaydı soğukla yaşamaya alışacaktım tabiki ama , çok şükür ki , üçüncü sınıf bir Avrupa ülkesi olsak ta , dört mevsim yaşama konusunda oldukça şanslıyız.

Bugünki soğuk hava bende Kuzeydeki ülkelerin yaşam koşullarının nasıl olacağı sorusunu düşündürdü ve biraz araştırma yaptım.. Norveç , Rusya , Alaska , İzlanda , Antartika ...

İsveç'i seçtim bugün kendime ve hakkında makaleler okurken karşıma çıkan manzaralar beni pc ekranından bile öylesine büyüledi ki , sizlerle de paylaşmak istedim...
Tüm bunların yanında araştırma yaparken çok güzel bir de gezi sitesi keşfettim ki , İzlanda hakkındaki izlenimleri okumaya değer. Siteyi incelemek isterseniz şuradan ulaşabilirsiniz.
İşte İzlanda hakkında fikir sahibi olabileceğimiz harika bir röpörtaj....

İZLANDA ; ÇÜRÜMÜŞ KÖPEKBALIKLARI VE BİR TAKIM GÜZELLİKLER
reykjavik İzlanda: Çürümüş Köpekbalıkları ve Bir Takım Güzelliklerİzlanda’nın “Yazın nereye gitsek?” deyince akla ilk gelen yerlerden biri olmadığı kesin. Ama şahsi ilgi ve merakımı bir kenara koyacak olursak, eminim birçok insanın da “Orada neler dönüyor Kamil?” diyeceği cinsten bir ülke İzlanda. Türkiye’den gideni de, göreni de az. Fakat şanslıyım/şanslıyız ki, hem kafasına, hem zevklerine, hem önerilerine kesinlikle güvenebileceğimi bildiğim, pek sevgili arkadaşım Erdem Gökçek, bizim yerimize oraları gezip görmüş bulundu ve bu röportaj için vakit ayırabildi. Birazdan buradan kendisine öpücüklerimi yollamaya başlamadan röportaja geçelim ve İzlanda’nın derinliklerine kaybolalım derim.
Çoğumuzun hakkında çok az şey bildiği bir ülke İzlanda. En azından yurtdışına çıkma kararı alınca akla ilk gelen yerlerden biri olmadığı kesin. Sen neden İzlanda’yı tercih ettin? Seni çeken neydi?
Öncelikle yıllardır İskandinav ülkelerine bir zaafım vardı, tasarım olsun, lütheryen dini bakış açıları olsun, doğanın harikalığı falan… Geçen sene sırasıyla bu ülkeleri gezmeye başladım. İlk olarak Finlandiya, ardından Danimarka sonrasında Norveç ve İzlanda birlikte ve son olarak İsveç. İzlanda’yı tercih etmemin asıl sebebi ise doğasının inanılmaz güzelliğidir. Filtre kullanmadan instagramlık fotoğraflar veren inanılmaz bir doğa.. Ben de makinamı kaptım ve sevgilimle bu ülkeyi gezmeye gittim.
Hangi şehirlerini görme fırsatın oldu? Favorin hangisiydi?
Reykjavik ve Akureyri şehirlerinde kaldım. İnanılmaz şehirler ikisi de. İzlanda’nın toplam nüfusu 300000 civarında, yani “fazlasıyla az”. Bu nüfusun üçte ikisi Reykjavik’te, yani bir Beyoğlu kadar falan. Akureyri ise İzlanda’nın en kuzeyindeki büyük fjordun içinde bulunan inanılmaz küçük bir şehir. Doğası açısından Akureyri’ye hayran kalmamak mümkün değil. İnanılmaz heybetli dağ sıralarını yaran gri bir denizi var ve iki tarafı karlarla örtülü bir şehir. Gerçekten insan kendin önemsiz hissediyor ve doğanın büyüklüğünü ve ulu yanını her hücresinde hissediyor. Bu kadar yer gezdikten sonra ilk defa kendimi dünyanın gizemli bir yer olduğuna inanırken yakaladım. Reykjavik te aynı şekilde inanılmaz zaten ülkedeki çoğu ikonik doğa harikası Reykjavik ve civarında. Reykanes yarım adası inanılmaz güzel.
izlanda İzlanda: Çürümüş Köpekbalıkları ve Bir Takım GüzelliklerNasıl bir ülke İzlanda? “Burada yaşasam çok mutlu olurdum” diyebileceğimiz türden mi? Yansıtıldığı gibi “çok çok huzurlu” bir ülke mi?
Orada yaşasam ne yapardım diye baya bir düşündüm ve tek bir sonuca varabildim, hafta içi fazlasıyla çalışmak ve para kazanmak, kendime doğa içinde bir tatil evi almak veya kiralamak ve hafta sonlarımı doğanın içinde geçirmek harika bir fikir olarak geldi. İnsanın öyle bir doğa içinde bir şeyler üretmemesi imkansız sanki. Mutlaka resim, müzik, edebiyat bir şeyler çıkar insanın içinden. Kültürel açıdan ise fazla küçük bir toplum olmasından dolayı genelde insanlar birbirlerini ya tanıyor ya da bir göz aşinalıkları var. Bu beni rahatsız edecek bir durum değil ancak bundan fazlasıyla rahatsız olabilecek insanlar için İzlanda’da yaşamayı tavsiye etmem. Çalışma saatlerinin uzun olduğunu duydum bu konuda tembelseniz veya inanılmaz zengin ve popüler olmak gibi hayalleriniz varsa İzlanda’dan uzak durun. Çünkü 2008 krizinden sonra İzlanda toplumu diğer ülkelerin vatandaşlarından farklı bir refleks geliştirmiş ve köklerine dönmeye, Viking ruhunu tekrar yüceltmeye mutabık olmuşlar. İflas eden bankalar kurtarılmamış ve o bankaların ve finans kurumlarının müdürleri hapis ve para cezası almış. Kaybettikleri oyuna geri dönmekten vazgeçmiş ve daha mütevazi bir hayata yönelmiş bir halktan bahsediyorum.
Orada sıradan bir gün nasıl geçiyor? İstanbul’daki yaşantın ile benzer yönleri, ya da “Ne yapıyorum ben yahu?” dedirten yönleri var mı?
İzlanda ile İstanbul’un tek benzer yönü fiyatlar galiba İstanbulda yaşamış birinin biraz yalnızlık hissi yaşayacağını düşünüyorum. Daha çok iş ev ev iş bir hayat söz konusu denilebilir. İlginç bir şekilde Amerika’yı ve Amerikan kültürünü fazlasıyla seviyorlar. Birlikte gezdiğim Amerikalı kişi İzlanda yaşam tarzını Amerika’nın orta batı tarzına benzetmişti. Tabi ki fazlasıyla Avrupa tarzı sofistike bir kültürle harmanlanmış. Ancak Türk modeli yarını düşünmeden yaşamak orada pek mümkün değil eğer insan kendini bir şeylere adamaz ve bir şeyler için çalışmaz ise kısa yoldan delirebilir. Şehir kültürü olarak bazı odak noktası kafe ve barlar var. Burada insanlar sosyalleşmekte. Bunun dışında iklim koşullarından dolayı kışın sokak kültürü pek yok yine de şaşırtıcı biçimde insanlar sokaklardan soğuğu bahane ederek kaçmıyor. Yazın hayatın tamamıyla duvarların dışına taştığı bariz. İstanbul ile ilgili bir başka ilginç benzerlik ise kapalı arkadaş grupları. Bir gruba dahil olmak sizi sosyal açıdan sıkıntıdan kurtarabilir ancak bu arkadaş grubuna dahil olmanız fazlasıyla aman ve çaba gerektiriyor. Ve bir arkadaş grubuna dahil olduğunuzda dostluğunuz baki kalıyor. Bunu birkaç İzlandalıdan birkaç sefer duydum ve bana İstanbul’un sosyal ortamını anımsattı.
iceland reykjavik İzlanda: Çürümüş Köpekbalıkları ve Bir Takım GüzelliklerPeki pahalı bir ülke mi? Bize günlük hayattan birkaç örnek vererek anlatabilir misin?
2008 öncesi Japonya kıvamında pahalı bir ülkeymiş ancak krizden sonra İstanbul seviyesinde görünmekte. Gıda fazlasıyla ucuz (sebze pahalı tabi ki). Gece hayatı fiyatları da çok normal ve diğer İskandinav ülkelerine göre uygun. Örenğin ıstakozlu balinalı bir yemekte kişi başı 45 euroya çıkabilirsiniz. Bir barda bira içmek ise 5-6 euro civarında. Et, süt, tereyağı, sebze gibi şeyler içeren bir market alışverişinden kolayca 30 euro civarında çıkabilirsiniz. Yani hayat uygun.
İzlanda’nın fotoğraflarına baktıkça insan doğa ile iç içe yaşamak açısından gerçekten muhteşem bir ülke olduğu izlenimine kapılıyor. Gerçekten de durum böyle mi?
Doğanın bu kadar heybetli olduğu coğrafyalarda insanların daha dingin, mert ve saygılı olduğu gibi bir gözlemim vardı. İzlanda bu gözlemi benim için daha güvenilir ve doğru kıldı. Şehrin merkezi bile doğanın içinde olduğu için bu gerçekten kaçmak şansı yok. Kendinizi hiçbir zaman Mecidiyeköy veya Taksim’deki gibi tamamıyla doğadan kopuk hissedebileceğiniz bir durum söz konusu değil. Bu gerçek aslında sert bir gerçek, insanlar daha sert mizaçlı ve daha direkt, gereksiz yalanlar, entrikalar, içten olmayan gülümsemeler tamamen anlamını yitiriyor bu tarz yerlerde. Bunun politik hayata bile yansıyışı harikulade. Sosyal açıdan büyük artılar oluşturuyor. Eğer ekmeğinizi denizden kazanıyorsanız tabi ki ekonomik açıdan da tatmin edici. Diğer taraftan İzlanda’nın doğası evet harika ancak bir ağaç severseniz burada barınmanız imkansız çünkü ağaç neredeyse yok. Eski zamanlarda Vikingler tarafından gemi üretimi sebebiyle ağaç ülkede neredeyse bitmiş. Sonrasında sert iklim koşulları ve hayvanların gelişmekte olan ağaçları yemesi sebebiyle ormanlar geri kazanılamamış. Ve İzlanda halkı ağaçların doğanın (landscape) ağaçlar tarafından engellenmemesini sevmekteler. İnsan taşa toprağa yosuna doyuyor inanılmaz gayzerler, buzullar, şelaleler, lav çukurları görmeniz çok olağan. Ancak doğa arzuluyorsanız önce doğa algınızı biraz gözden geçirmeniz gerekebilir.
Etkinlik ve gece hayatı açısından aktif bir ülke mi? Bulunduğun şehri/şehirleri bu konuda tatmin edici buldun mu? Gece çıkıp x’e gitmelisiniz gibi bir tavsiyede bulunabilir misin?
Benim İzlanda’yı ziyaret ederken en çok üzüldüğüm iki şey, kuzey ışıklarını bir türlü görememiş olmam oldu. Diğeri ise yazın 21 haziranda yapılan Eclipse partileri kaçırmış olmam çünkü şubatta gittim. Eğer İzlanda’ya gidilecekse muhakkak bir kere yazın ve bir kere kışın gitmek lazım. Tamamen farklı iki İzlanda görülecektir. Şubat ayında gittiğimde güzel müzik çalan gece kulüpleri vardı. Publarda eğlenceli. Ancak yazın gittiğinizde kendinizi gece 12 de apaydınlık bir günde, bir kaplıcanın içinde içip harika dj performanslarıyla dans ederken bulabilirsiniz. Veya buzulları direk gören bir tepede bir müzik festivalinde hayatınıza şükrediyor olabilirsiniz. Ancak gece hayatından etkinlik beklentileriniz var ise yerel insanlardan birini tanımanız gerekli böylece çok güzel bir ev partisine katılabilirsiniz. Ben Blue Lagoon kaplıcasında yapılan 21 Haziran Eclipse partisini herkese tavsiye ederim zaten seneye ben de muhakkak orada olacağım.
Blue lagoon destination travel guide İzlanda: Çürümüş Köpekbalıkları ve Bir Takım GüzelliklerYemek kültürü konusunda ne düşünüyorsun? Damak tadına uygun bir şeyler bulabilmek konusunda güçlük çektin mi? Denememizi tavsiye edebileceğin bir şeyler var mı?
Öncelikle konu çiğ balıksa benim zorluk çekmem gibi bir durum konusu değil. İzlanda’da yemekler çok lezzetli, tereyağ lezzetli patates, havuç çok lezzetli et çok lezzetli ve balık harikulade derecede lezzetli. Ünlü bir hotdog sokak restoranları var adı Bæjarins Beztu Pylsur , muhakkak denenmeli. Bunun dışında eğer farklı lezzetleri ve balığı seviyorsanız Þrír Frakkar adlı restoranı mutlaka ziyaret etmelisiniz. At, balina, puffin, balık omleti, alabalık gibi çok lezzetli ve değişik etleri çok ustaca pişiren bir aşçının ayrıcalığı ile yemek büyük bir keyif. İzlanda’nın en ilginç yemeği ise çürümüş köpek balığı yemeğidir herhalde, bir kere deneyip kusmak bence her İzlanda’ya giden insanın yaşaması gereken bir deneyim. Bu arada çürümüş aslında yanlış bir açıklama. Köpek balığının etinden bulunan idrarın amonyağı ile fermante olmuş demek daha doğru. Küçük küpler halinde kokteyl tabağında geliyor. Bi’ kere denenebilir ancak beğenip tabağın tamamını yiyebilecek biri var mıdır bilmiyorum.
Kültürel açıdan garipsediğin, bize kıyasla çok da farklı ilerlediğini gözlemlediğin şeylerle karşılaştın mı?
Garipsemekten çok hayran kaldığım birkaç şey var. Örneğin kadınların sosyal hayattaki gücü. Kadınlar gerçekten toplumda çok güçlü ve bunu baya derinden hissediyorsunuz. Bu zamana kadar gittiğim ve Türk toplumunun rol model aldığı çok gelişmiş Avrupa toplumlarında bile kadının böylesi eşit bir sosyal statüde duramadığını fark ettim. Kadınlar tır kullanabilir, madencilik yapabilir, ülkeyi yönetebilir, meclisin çoğu koltuğuna sahip olabilir ve bu sorgulanıp üzerine düşünülecek bir konu bile değil. Bir gerçek. Bunun dışında başbakanlarının bir LGBT bireyi olması ve seçim sırasında bunun bahsinin bile geçmemiş olması bence tüm dünyaya ders olması gereken bir şey. Evliliğin bir kadın ve bir erkek vatandaş arasında değil iki vatandaş arasında tanımlanması, Gay evliliğini hala büyük sancılarla yasallaştıran batı toplumlarına ders verecek nitelikte ve toplum bunu olması gerektiği gibi sorgulamıyor bile, bu durum onlara göre hayatın bir gerçeği. Son olarak ilginç bir gözlemi ise hizmet sektörü konusunda yapmak isterim, size restoranda uçakta dükkanda hizmet veren kişiler fazlasıyla cana yakın görünseler de asla laubali olmuyorlar ve profesyonelliklerini bozmuyorlar. Bence çok takdir edilesi bir tavır.
Peki ya insanlar? Sıcakkanlı oldukları söylenebilir mi? Yoksa bizim gibi aniden samimi olmaya gelemiyorlar mı?
İnsanlar sıcakkanlı. Dostane bir yaklaşımları var. Duvarları yok. Aslında ben Türk toplumunun samimiyetten uzak olduğunu düşünen biriyim.  İzlanda’da geçirdiğim süre içinde tanıştığım ve İstanbul’da tanıştığım İzlandalıların hepsinde dost canlısı bir hava hissetim. Ve laubali değiller. İnsan bir başkasından daha ne isteyebilir ki.
iceland2 İzlanda: Çürümüş Köpekbalıkları ve Bir Takım GüzelliklerSon olarak, gitmişken denemeden/görmeden dönmeyin diyebileceğin önerilerini alabilir miyiz?
En önemli olduğunu düşündüğüm tavsiyem muhakkak araba kullanmasını bilen biriyle gidilmesi ve araba kiralanarak gezilmesi. Eğer 5 gün gibi bir süre kalıyorsanız arabayla çok farklı yerler gezip görebilirsiniz. Fazlasıyla ekonomik de olur. Hırkalar montlar çantalar taşımak zorunda kalmazsınız. Havalimanı Reykjavik’ten baya uzak olduğu için araba kiralamış olmanın mutluluğunu fazlasıyla yaşadım. Blue lagoonkaplıcalarına muhakkak gidilmeli buz gibi açık havada sıcacık suyun tadını çıkarıp bira içmek inanılmaz bir deneyimdi ve kaplıcadan sonra 1 hafta kadar cildim gerçekten mükemmeldi. Otelde kalmak yerine Airbnb gibi sitelerden ev kiralamak mantıklı ve ekonomik bir çözüm. Ev sahipleri de diğer hizmet sektörü çalışanları gibi fazlasıyla profesyonel, biz ev sahiplerini görmedik bile.Geysir gezilmeli, Reykanes yarım adası gezilmeli eğer daha sıcak mevsimlerde gezecekseniz mutlaka büyük buzula ve volkanlar bölgesine gitmelisiniz. İsofjordur bölgesi tam anlamıyla bir elfler bölgesi gibi. Rüya bir yer.

                                                                                                                                                   ALINTIDIR.

6 Nisan 2015 Pazartesi

Gitmek

Harika geçen bir hafta sonunun ardından uzun zamandır hissetmediğim bir his sardı tüm benliğimi ...
Pazartesi sendromu değil de gitme sendromuna kapılmış gibiyim...
Güçlü bir gitme hissine rağman gidememek sadece ileriye dönük gitme planları yapmaya zorluyor beni ...
Ve resimler çok iyi ifade ediyor şuanki ruh halimi ...
Ben susuyorum ..
Siz beni zaten anladınız ..

bloger,gri ladu,GRİ LADY,kaçıp gitmek ,gitmek gerek bazen,seyahat,tatil,karavan


,gri lady,GREY OF SHADES

gri lady


3 Nisan 2015 Cuma

Atları Bağlayın , Geceyi Burada Geçireceğiz :)

Uzun zaman sonra özlemem dediğim ama gözümde tüten vatanıma , doğduğum topraklara gidiyorum...
Tıpkı başlıkta söylediğim gibi , kalacağım ve özlem giderip , alışverişin dibine vuracağım kısmetse ..

Keyfim on numara beş yıldız .. Dilerim hafta sonu boyunca da böyle olur ve umduğum gibi geçer de hayatıma bir renk gelir...
Bu arada çok uzaklarda değilim , Çerkezköy'den İstanbul'a gidiyorum :) Toplasan en fazla 1,5 saatlik yol .. Olsun , yine de özlüyor insan ...
Mesai saatlerimin bitimine son 10 dk. kala sizlere de yazmak ve keyifli hafta sonları dilemek istedim...

MUTLU GEÇİRDİĞİMİZ , BOL BOL GÜLÜMSEDİĞİMİZ , KEYİFLİ VE HEMEN BİTMEYEN BİR HAFTA SONUMUZ OLSUN İNŞALLAH :) 

2 Nisan 2015 Perşembe

30 Yaşında Olmadan Yapılacaklar Listesi

Bu benim 30öncesi yapılacaklar listem değil ama bir çok konuda bana ilham verdi ve kendi listemi hazırlamam konusunda cesaretlendirdi. Belki size de ilham olur ..

1. Ailenizden ayrı bir şehirde yaşayın.
2. Bir ya da birden fazla yabancı dil öğrenin.
3. Dalış dersi alın ve deniz dibini keşfe çıkın.
4. Mümkün olduğunca dans edin.
5. Mantığınızla yüreğiniz çatıştığında, mantığınızı boş verin; yanlış bile olsa bir kere kalbinizi dinleyin.
6. Interrail'e çıkın, trenle Avrupa'yı ziyaret edin. Interrail'in belli bir yaş sınırı olmasa da 28'den büyükler için bir miktar daha pahalı.
7. Gözünüz kör olsun, kalıbınıza sığmayın. Karşılıklı bir aşk olmasa, birbirinize bir türlü kavuşamasanız bile bu aşkın tadını çıkarın.
8. Beyler, genelleme yapmak istemeyiz ama sözümüz özellikle size. Çok uzatmadan mezun olun.
9. Bir süre kendi sınırlarınızın dışına çıkın ve yabancı bir ülkede yaşayın.
10. Bir projede ya da bir mekânda gönüllü olarak çalışın.
11. Kendinize aylaklık etmek için biraz zaman tanıyın.
12. Mümkün olduğunca çok insanla tanışın.
13. Bir dağa tırmanın. Bir gece orada kalın.



14. Bir kez istifa edin. Ancak bunun filmlerdeki gibi olmadığını şimdiden bilmenizde fayda var.
15. Bunun paraşütü var, bungee jumpingi var, raftingi var, kaya tırmanışı var hadi hiçbiri olmadı hız treni var. Arada bir biraz adrenalin salgılayın.
16. Rus edebiyatından hoşlanmıyorsanız bunun Türk'ü, Amerikan'ı, Japon'u da var. 30 olmadan önce klasikleri okuyun.
17. Bir süre yalnız yaşayın, kendinizi tanımaya zamanınız olsun.
18. Mümkünse bir ara kalabalık bir ortamda yaşayın; farklı insanlarla aynı evi paylaşmak size farklı deneyimler kazandıracak.
19. Bir işinizden kovulun. Yani kovulmak için kasıtlı bir şeyler yapın demiyoruz. Kovulunca pek takmayın demek istiyoruz.
20. Bir resminiz olsun. Aristokrat bir aile tablosundan söz etmiyoruz; bir karikatür bile iş görür.
21. Hayatınızı fotoğraflayın ancak çok kaptırıp tüm hayatınızı bir objektifin önünde ya da arkasında geçirmeyin.
22. Örneğin her hafta ya da her ay aynı noktada bir fotoğraf çekip birkaç yılın sonunda bunlardan bir video yapın; değişiminizi izleyin.
23. Uzun uzun yolculuklar yapın. Arkadaşlarınızla bir arabaya atlayıp haftalarca gezin.
24. Anlattıkça ya da kendi başınıza hatırladıkça bile sizi güldüren hikâyeleriniz olsun. Bunun yolu ise genelde dolu yaşamaktan geçiyor.
25. Bir süre her şeye evet demeyi deneyin. Bırakın bu cevap sizi istediği yere götürsün.
26. Ağaç dikmeyi bir alışkanlık haline getirin; her yıl düzenli olarak ağaç dikin. 30'unuza dek bir korunuz bile olabilir.
27. 30 olmadan önce abartıya kaçmayacak bir süreliğine sorumsuzca davranma kartınız var. Dikkatli kullanın.
28. Okuyorsanız ya da böyle bir şansınız varsa uykunun tadını çıkarın.
29. Çadırınızı, tulumunuzu, kabınızı kacağınızı toplayıp kendinizi doğaya teslim edin.
30. İsmi ya da içindeki ne kadar tuhaf gelirse gelsin mümkün olduğunca çok lezzete açık olun, değişik mutfakları tadın.
31. Yemek yapmayı öğrenin. Bir yemeğinizle ünlü olun.
32. Elinizdeki çoksa az olanla paylaşın. Kendinize bir kardeş edinin ve onunla ilgilenin.
33. Güneşin doğuşuna, batışına, tutulmalara, meteor yağmurlarına tanıklık edin.



34. Her şeyle ilgili hayal kurun. Neyi istiyorsanız bunları en ince detaylarına dek canlandırmaya çalışın. Bu gerçeğe giden ilk adım olabilir.
35. Balonla yükselin, helikoptere binin, uçakla yolculuk yapın.
36. Saçınızda değişik modeller deneyin, arada bir dolabınızı değiştirin.
37. Ailenizle mümkün olduğunca zaman geçirin; yalnızca evde oturmayın, birlikte seyahat edin, etkinliklere katılın. Büyüklerinizin anılarını dinleyin, hatta kaydedin.
38. Yani bunu gerçekten çok istiyorsanız yapın, birileri size evlenmenizi söylediği ya da kendinizi zorunda hissettiğiniz için yapmayın.




39. Tac Mahal'i görün, Çin Seddi'ni yürüyün, bir Budist tapınağını ziyaret edin. Uzaklara gitmek düşünüldüğü kadar zor değil, araştırın.
40. 30 olmadan önce yapmak isteyeceklerinizi yazın ve bunları gerçekleştirmeye çalışın.

                                                                                                                                                                                          ALINTIDIR

Nerden Geldim , Nereye Gidiyorum ?

Bu gece bir içimi dökesim var , bilgisayarımı açtım , vifi bağlanmadı , sonra üşendim uğraşamam dedim kapattım. Sonra birşeyler atıştırdım , duş aldım ve kitabımı elime almış uyku öncesi moduma girmek üzereyken içimden güçlü bir his yaz dedi .. Ve tekrar aldım bilgisayarımı elime..
Bu yazma hissiyatı pek hayra alamet gelmedi bana. Ölecek miyim nedir ? Sanki son sözlerimi duymadan sizlere veda etmek istemiyor gibiyim.. Neyse gelelim kafamdaki deli sorulara ....

Daha bundan üç dört ay öncesine kadar daha başka biriymişim de şimdi üzerime bir olgunluk pelerini giymiş gibiyim. Hani şu Harry Potter'da olandan ... Yanlız onunkisi görünmez yapıyordu , benim pelerinim ise bambaşka bir kişilik...


Nedeni nedir bilmiyorum ama bir tahminim var ;o uçuk kaçık hayallerim , İskoçya sevdam , London resim arşivlerim ve hayallerime uzanan binbir türlü meteryallerin hepsi eski anlamını yitirmiş gibi...Bir hayal panom vardı ve oraya yapıştırdığım tüm hayallerim gerçekleşti , şu anda panom bomboş ve oraya koyacak yeni resimler bile bulamıyorum desem yeridir. Yani en azından artık bununla ilgilenmiyorum.
Belki diyorum ; sebebi canım dedeciğimin ani ölümünden kaynaklanmış olabilir bu duygu devinimim...
Başka türlü açıklayamıyorum çünkü artık bir gün ölecek olacağım ihtimalimi sık sık düşünür olduğumu ...
Yada inandığımı iddia ettiğim dinimi yeni yeni keşfetmeye çalıştığımı ...
Artık zamanla yarıştığımızın farkındayım , geçirdiğim her anın ömrümden saatler çaldığının ... Evet belki melankolik gelecek ama ; bir gün ölecek olmamın ve dünyaya neden getirildiğimin...
Evet başlıkta buydu değil mi ?
Nereden geldin ve nereye gidiyorsun Gri Lady ?
25 yaşında oldun ...
Daha dün 18 ve hiç yaşlanmayacak hep böyle deli dolu yaşayacak gibiydin...
Erken evlendin ve erken anne oldun. Sonra bütün bu buhran dönemi yerini tekrar gençlik ruh haline teslim etti ve eskisinden daha bilgili , daha donanımlı ve hayattan keyif almasını bilen biri haline dönüştün..
Sonra arkadaşlarının birer birer evlilik , sonrasında doğum haberleri geldi kulağına ...
Nasıl yani ,şu bizim sınıftaki minnak kız mı ? Yuh artık birde çocuğu  mu olmuş ? gibi abzürt tepkiler verdin , sanki sen bu yollardan geçmemişşin gibi...

Evet şanslıydın , çünkü ölümü sadece haberlerden ve kulaktan dolma sohpetlerde duyumsadın. Hiç deneyimlemediğin için de h,iç yakınlarda olabileceğini hesap edemedin ...
Ve şimdi ne mi oldu ?
Mutfaktaki buz dolabında koca bir gülümsemeyle selfie çektirdiğin dedenin ani ölüm haberini alınca tüm bildiklerin yok oldu ...
Çünkü bu planlarında yoktu değil mi ?
Hala inanamıyorsun o güzel gülümsemeli adamın artık her yıl gittiğin o yemyeşil bahçede oturmuş meyve yerken sizi bekliyor olmayacağına ...
Artık bir bedeninin değil mezarının oluşunu , artık onu hiç göremeyeceğini ...


İşte tüm bu duygulardan sonra , hayallerim aklıma geldiğinde diyorum ki kendi kendime ; aslında hiç birşey çok ta önemli değildir aslında ... Mesele güzel yaşamakta , güzel ölmekte ...

Öyle bencilce yaşıyoruz ki , ölüm aklımıza bile gelmiyor  ...
Biliyorum çok iç karartıcı bir yazı oldu , aynı zamanda çok ta uzun ...
Belkide buralara kadar okumadınız bile , ama olsun içimi dökmem gerekirdi ...
Eski enerjimi zaman zaman hissediyorum en derinlerimde ama o ani kararlar , heveslenmeler eskisi gibi etkileyemiyor kararlarımı ...
Ve son sözüm bu gecelik ;  Sevgili Dedeciğim , bana bir çok şey öğrettin , kısacık konuşmalarımızın bile içi hep doluydu  / ders vericiydi ...
Ölümün de öyle ders verici oldu ki , artık senin vesilen ile bencilce isteyen değil , daha fedakar , iyi niyetli ve daha iyimser br insan olma kararı aldım .. Senin sayende ...
Ve biliyor musun ?
Hala öldüğüne inanamıyorum... Sırf bu yüzden bir kere bile dua okumadım senin için.. Okumayacağım ... Ben yaşadığım sürece , benim için sende yaşıyor olacaksın çünkü ..

30 Mart 2015 Pazartesi

Güne Muhteşem Başlamak İçin 4 Adım

Enerjik bir beden iki önemli kaynaktan beslenir. Düzenli uyku ve sağlıklı beslenme. Peki ağır stres altındaki bir zihin nasıl enerjik olabilir? İşte güne zihnen harika başlamak için 4 önemli adım...
Güne muhteşem başlamak için 4 adım
Hayat bir kovalamaca. Zaman durmak bilmiyor. E siz de bu kovalamacanın içinde sürekli koşturarak, bir şeyleri yakalamaya çalışarak kendinizi yoruyorsunuz. Yapmayın. Kendinize iyi bakın. Siz sizi sevenlere lazımsınız...
İşte gün boyu zinde kalmanızı sağlayacak basit öneriler...

1. Neyi başarmak istediğini zihinsel olarak çöz

Projelerini son teslim tarihinden önce bitir. İş arkadaşlarından geri kalma. Mutluluğunu besleyen özel şeyleri keşfet. Bu seni sadece yükseltmeyecek, aynı zamanda gün boyunca keyfin yerinde olacak. Hiç fena bir başlangıç değil.
günaydın,gün batımı

2. Ne için minnettar olduğunu düşün taşın

Büyük bir mutluluk için minnet duymalısın, bu aslında bir sır değil. Neden ilk gözünü açtığında zaman listene bu güzel sabaha uyandığın için minnet duymayı eklemiyorsun. Bu sadece güne mutlu başlamanı sağlamayacak, streslerini silmeye de yardım edecek. Yaşam problemler serisidir ve sen bunları çözmek zorundasın. Çözerken de stres sana ulaşabilir. Ancak minnet duymak stresi yenebilir. 

3. Sevdiklerinizi her uyandığınızda görün

Yaşam koşulları her zaman sizi sevdiklerinizle bir arada tutamayabilir. Uyandığınızda görebileceğiniz en uygun yere onların fotoğraflarını koyun. Araştırmalara göre sevdiğiniz insanları düşünmek -anneniz, sevgiliniz, köpeğiniz- sizi negatif düşüncelerden kurtarır. Keyifli anılar = Güzel hisler

4. Sonunda hiçbir şey düşünmeyin

Son zamanlarda sessizlik seni ne zaman kucakladı. Hiçliğinle bağlantı kuramıyorsan, sessizlikten randevu almalısın. Sessiz bir yere otur, odaklan, yaratıcılığını ortaya çıkar... Bu gününün başlamasına iyileştirici etki yapacaktır. Biz kendimize fırsat vermezken, zaman bize şans verir. Uyumadan önce kendine birkaç dakika ver ve sabah için kendini hazırla. Yarın her şey mükemmel olacak. 
                                                                                                                                          ALINTIDIR

28 Mart 2015 Cumartesi

HAFTA SONU NELER YAPIYORSUNUZ ? MİM ' İ

Çerkezköy' e taşındım , taşınalı hafta sonları derin bir hüzün kaplıyor içimi...
İstanbul'da bir yerden bir yere gitme bile zaman zaman bir gününüze maal olurken burada hayat çok daha yavaş ilerliyor.

Her cumartesi kendimi yarın neler yapsam da tek izin günümü verimli bir şekilde geçirsem diye düşünürken buluyorum ...
Genelde film izlemek , alışveriş yapmak ve kuzenlerle toplanmaktan öteye gidemeyen hafta sonu olaylarımız belki sizin tavsiyelerinizle daha farklı aktivitelerle renklenebilir diye düşündüm...

İşte tek soruluk mim'im canlar ; HAFTA SONUNUZU NASIL GEÇİRİYORSUNUZ ?


MİMLEDİKLERİM

SÜPER BEKAR ANNE
BAŞAK KIRMACI
EVDE YAZAR
BİR ÖZENTİNİN BLOĞU
DEEPTONE
KILIÇLI VOYVADA
SPOT IŞIĞINI ARAYAN KIZ
İKİ BALIK BİR KEDİ
MAVİYE İZ SÜREN
BENDEN  VE BİZDEN
JARDZY
GÜNÜN ÇORBASI
KREATİF BAŞKAN
YAĞMUR VE SERHAT
DÖRDÜNCÜ TEKİL ŞAHIS

27 Mart 2015 Cuma

Kürk Mantolu Madonna

Bir çok kitap severin sonunda ağlayarak kitaba veda ettikleri Kürk Mantolu Madonna ' yı utanarak söylüyorum ki haftalardır bitiremedim ..
Sebahattin Ali tartışmasız çok iyi bir yazar. Kitaptaki betimleme kalitesi zaten aksini iddia edemeyeceğiniz kadar değerli ...
İncecik te bir kitap ayrıca ...
Yani normal şartlarda bir gecede bitirebileceğiniz bir eser ama ben nedense okumakta zorlandım bu kitabı ...
Konu sizi içine alıyor , almıyor da değil ama tanımlayamadığım bir sebepten içimden kitabı elime almak gelmedi günlerdir ... 
Meşhur duygusal son ' u her ne kadar merak etsem de , birşeyler itti beni kitabı okurken ..
Belkide dönemin kasfetli havasıdır nedeni , yada fazlaca oluşturulmuş betimlemeler ya da bu tarz kitaplar bana göre değildir ...
Seçeneklerden herhangi biri benim okuma isteğimin olmayışını tanımlayabilir.
Aranızda okumuş olanlar beni de aydınlatırlarsa çook sevinirim :)
Sahi nasıldı Kürk Mantolu Madonna'nın sonu ???

26 Mart 2015 Perşembe

Perşembe ' den Sevgiler :)

Bu hafta çok çabuk geçmedimi sizce de ?
Bilmiyorum bana öyle geldi en azından ...

Bir hafta bitiyor , diğeri başlıyor .. Kendimi korkunç bir zaman fırtınası içinde bir oraya , bir buraya savruluyormuş gibi hissediyorum. Zira her gün uyanıp işe gelmemin ardından hemen akşam olmasını diliyorum. Akşam yapacaklarımla ilgili planlar yapıyorum ama bir bakmışım hiçbirini yapamadan yine sabah olmuş ...

Bütün bunların yanında her geçen gün olgunlaştığımı da düşünüyorum. Eski ben gidiyor yavaş yavaş ..
İşin kötü yanı sahip olduğum hayaller ve hedeflerim de şekil değiştirmeye başlıyor. Birkaç ay öncesinde yanıp tutuştuğum şeyler eskisi kadar değerli gelmiyor , mesela Londra'ya gitmek önceki gibi çok ta tahrik etmiyor beni ...

Bu olgunlaşma mı , içimin geçmesi mi , yoksa hedefsiz bir yaşama geçiş mi bilmiyorum ama pek hoşlanmadım bu yeni halimden ...

Eski hedeflerim önemsizleşiyor evet ama iyi haber ; yeni bir şeyler eklemeyi de ihmal etmiyorum hayatıma ..

Mesela bu aralar balkon bahçeciliğine merak sardım :)
Balkonuma organik sebzeler ektim , heyecanla büyümelerini bekliyorum. Taze soğanlar kendilerini gösterdiler bile :)

Bir de canlı çiçeklerle donattım evi ... Hem dekor açısından hem de atmosfer olarak bana huzur veriyor...

Televizyonu hayatımdan neredeyse tamamen çıkardım... Yerine daha geçerliliği olan bir şey koyamadım henüz ama olsun , onu da yapacağım ...

Eskisi gibi kitap okumaya vakit ayırmıyorum , son zamanlarda aldığım kitapların başarısızlığından şevkim kırıldı sanırım .. Bunu da bir dinlenme dönemi olarak kabul edebiliriz ...

Bu arada başlıkla alakası olmayan şeyler karaladım yine ..
O zaman ; ne diyordum ???

PERŞMBE'DEN SEVGİLERİMLE ...
GÜNÜNÜZ GÜZEL GEÇSİN :) 

24 Mart 2015 Salı

Pozitif Olmanın Yolları

Hedeflerinize ulaşıp tatmin edici hayat sürebilmek amacıyla süper pozitif olmak için şu yöntemleri deneyin:

1. Sabah kalktığınızda hiçbir negatif düşüncenin su yüzüne çıkmasına izin vermeyin. Durumunuz ya da şartlarınız ne olursa olsun. Esneyin, nefes alın ve iyi şeylerin olmasını sağlayabileceğinize inanın. Kendi kendinize şöyle deyin: “ALLAH’ın izniyle harika bir gün geçireceğim” Buna inanın!

2. Hedeflerinize ulaşmanızı sağlayacak size ait prensipleriniz olsun. Bunlar ihtiyaç ve saaliyetleriniz hakkında herhangi bir şey olabilir. “bunu yapabilirim”, “Başaracağım!” gibi. Kendinizi işe yaramaz durumunda hissediyorsanız , prensibinizi sesizce ya da yüksesk sesle kendinize tekrarlayın. Kelimelere inanın, prensibinize güvenin. Hedeflerine cidden ulaşabilirsiniz.

3. Üzgün de olsanız gülümseyin. Hayat çok yönlüdür. Problem ne olursa olsun, biraz mizah her şeye kolayca başa çıkabileceğiniz hissini verir.

4. Bugüne kadar kazandığınız başarıları düşünün. Düşündüğünüzden fazla ilerlediğinizi göreceksiniz! Hayatınızda bugüne kadar kazandıklarınızın listesini yapın. Yalnız kariyere, paraya odaklanmayın. Edindiğiniz tecrübe ve meziyetleri düşünün bu başarılara yoğunlaşmak sizi motive edecektir.

5. Kazanmak istediğiniz şeyi kendinize hatırlatın. Hedefleriniz hala geçerli mi? Bazen gittiğimiz yönü tekrar değerlendirmemiz gerekir, çünkü hayatta değişiklikler olur. Biz de değişiriz. Biz zamanlar çok istediğiniz ve sahip olmak için herşeyi yapacağınız şey bugün cidden istediğiniz şey olmayabilir. Yanlış yoldaysanız, her konuda işe yaramaz hale geldiğinizi hissedersiniz. İç bilgelik ve sezgilerinize güvenin. Mevcut şartlarınızın sizi nasıl hissettirdiğine dikkat edin. Hayatınızı değiştirmeye ya da rahat ettiğiniz mevcut alanlardan çıkmaya hazır olun. Bir kere doğru yola girdiniz mi, daha pozitif hissetmeye başlarsınız.

6. Düzenli yürüyüş yapın, kanınızda dolaşması için taze oksijen depolayın. Parkta gezin, dağa tırmanın! Kendinizi iyi hissettirecek tepkileri açığa çıkarın. Düzenli hareket ruh halinizi geliştirir. Süper pozitif hissetmenizi sağlar.

7. Bardağın yarısının her zaman boş değil dolu olduğunu düşünün. Süper pozitif olmak için herşeyin pozitif tarafını görmeniz gerekir. Negatif dialoglardan uzak durun. Dış sesinizi olduğu kadar iç sesinizi de dinleyin. Kendinizi negatif bir şey söylerken yada düşünürken bulursanız durun, başa dönün ve bu kelimeler yerine pozitif ifadeler kullanın. Pratik yapmak , zaman ayırmak, kararlı olmak gerekir. Bir süre sonra bu can sıkıcı negatif tepkileri yok etmeyi öğrenirsiniz.

8. Hayatınızı zenginleştirin. Bir işi yapabileceğinize inanın. Pozitif düşünme tarzı pozitif tecrübeleri çekip mıknatıs gibi hareket eder. Ne istediğinize odaklanın, iyimser ve daha zengin gönüllü olun. Çok arzuladığınız hayat şekline kavuşabilirsiniz.

9. Enerji ve zamanınızın bir bölümünü iyi bir davaya (ideale) adayın. Mümkünse her zaman karşılık verin. Dünya şu anda olduğundan daha iy olmak için sizin gibi süper pozitif insanlara ihtiyaç duyuyor. Pozitif enerjinizin bir kısmını hayır ve hizmet işlerine aktarabilirsiniz ya da basitce her gün insanlara şefkat gösterebilirsiniz.

10. Değiştiremeyeceğiniz şeyler hakkında strese kapılmayın. Elinizden gelen işler üzerinde çalışın. Hayat konusunda pozitif olarak ve dönüştürebileceğiniz şeylere odaklanarak fırsatlar dünyası ve keşfedilmeyi bekleyen potansiyelle karşılaşırsınız.


İyi yada kötü önünüze ne çıkarsa çıksın, nasıl tepki vereceğiniz konusunda özgürsünüz. Gülmek varken neden somurtasınız? Mutluluğu seçmek varken neden üzülmeyi tercih edesiniz? Hayatta her zaman inişler ve çıkışlar olacaktır, pozitif olana odaklanır ve süper pozitif hale gelirseniz daha mutlu ve hoşnut yaşarsınız.

Öyleyse oturup kalmayın, her zaman olmak istediğiniz o süper pozitif insana dönüşmeye karar verin ve muazzam bir hayat sürün.!  / ALINTIDIR




23 Mart 2015 Pazartesi

Günün Sözü

Dostum, sen düşünceden ibaretsin.
Gerisi et ve kemiksin. 


Gül düşünürsen gülistan olursun,
Diken düşünürsen dikenlik olursun.”

Şeref Meselesi - L'onore Eil Rispetto

Dizi izleyen biri olamadım hiç ...
Bırakın dizi izlemeyi , doğru düzgün televizyon dahi açık olmaz bizim evde .. Önceleri bu açığı kitap okuyarak doldururdum ama şimdi televizyonsuz geçen zaman dilimim ortaya karışık aktivitelerle şekilleniyor.
Neyse gelelim beni bu uzun yıllardır süre gelen televizyonsuz ve dizisiz yaşam koşullarımda değişime gitmeme neden olan unsura ...

İsmi ; ŞEREF MESELESİ ..

Bir pazar akşamı ilk bölümüne denk geldiğim ve Kerem Bursin'in yakışıklılığı üzerinden sürdürüleceğini düşündüğüm sıradan bir aşk üçgeni temalı bir dizi olduğunu düşündürmüştü bana ...
Bu konuda söyleyebileceğim tek şey izlememiş olanlar için ; sakın benim gibi önyargılı olmayın çünkü senatistler sizi tüm önyargılarınızdan pişman olacağınız şekilde şaşırtacak...

Konusu hakkında ya da gelecek bölümlerde izleyici nelerin bekleyebileceğine dair yazıp , konuşmak istemiyorum. Dizi her bölümünde kesinlikle bir atraksiyon sunuyor izleyiciye ve bölüm sonunda gelecek hafta olabilecekleri kestiremiyorsunuz ...

Son olarak , bu zamana kadar hiç bir dizi hakkında yazmışlığım yoktur , takip edenler bilecektir , ama Şeref Meselesi'ni henüz izlememiş olan varsa izlemenizi tavsiye eder , yazıma diziye ait bir kaç fotorafla veda ederim ...




19 Mart 2015 Perşembe

Evlilik Hakkında ...

Ne zaman ki beraber kahkaha attığınız en son günü hatırlamamaya , birlikte sarılıp , birşeyler izlememeye , el ele tutuşmamaya , birbirinizi sebepsiz öpmemeye başladınız ; dikkatli olun , esen soğuk rüzgarlar aranızdaki bağlılık ve sevgiyi siz farkına varmadan uçurup , götürmesin ...

Evli olmak ; biriyle sevgili olmaktan farklı bir eylem değildir..
Sadece ayrı değil de ortak yaşam alanlarınız oluyor ve bu insanların birbirine bağlanması ve yeni alışkanlıklar geliştirebilmeleri için oldukça avantajli bir durum haline geliyor ...

Sürekli dip dibe birbirinizden sıkılıp , ayrı vakitler planlama isteği de olası durumlardandır ama genelde bu durum bir 5 yılı devirdikten sonra hissedilebilir oluyor...

Evet evet , kulağa ne kadar da korkunç geliyor değil mi ??
Tam beş yıl evlilik .. Bilmiyorum ya da sadece bana öyle geliyordur ama evlenmeden önce aynı insanla yıllar geçirmek ve bu alışkanlık içerisinde kendini güvende hissetmek beni korkuturdu ..
Korktuğu ve büyük konuştuğu her türlü yargıyı ziyadesiyle deneyimlemiş biri olarak şunu söyleyebilirim ki onca yıl geçiyor ve siz nasıl olduğunun farkına bile varamıyorsunuz ...

Evlilik ve evli olmak hakkında söylenecek çok şey , verilecek çok tavsiye var ama şu net ki ; üstünde kesinlikle fazla kafa yormaya değmez ...
Kendiniz olun , insanları değiştirebilecek süper gücünüz varmışcasına kendinizi yıpratıp , sevimsiz kadın rolüne bürünmeyin ..
Ha birde , her zaman önce kendinize değer verin ..

16 Mart 2015 Pazartesi

GÜNAYDIN , NEŞE DOLU BİR HAFTAMIZ OLSUNNN :) PAZARTESİ DUASI ...

Bu aralar doğa aşkım kabarmış , kendimi uçsuz bucaksız tarlalara atma isteğim durdulumaz hale gelmişken güzel bir lavanta tarlası ile karşılamak istedim bu haftayı ...

Pazartesi günümüz sendromsuz , haftanın diğer tüm günleri tatil gününe kadar su gibi akıp geçsin , bol gülümsemelerimiz ile şenlensin inşallah ...

İnsan mutluluktan gülmez , güldüğü için mutlu olur ..
Bol gülümsemeli bir haftanız olsun ..

13 Mart 2015 Cuma

Günün Olumlaması

BUGÜN DE , HER GÜN OLDUĞU GİBİ KOŞULSUZ SEVGİYLE DOLUYUM...
GÜLÜMSÜYORUM VE ÇEVREMDEKİ TÜM İNSANLARLA BİRBİRİMİZE POZİTİF ENERJİMİZ İLE KALPTEN SEVGİ BAĞI HİSSEDİYORUZ ...
OLUMLU DÜŞÜNÜYORUM VE HERŞEY BENİM HAYRIMA OLUYOR .HAYATIMDA BOL SEVGİ , PARA , HUZUR , YETERLİ ZAMAN VE SONSUZ BİLGİ HER ZAMAN VAR. ONLAR TAM ZAMANINDA KARŞIMA ÇIKIYORLAR. TÜM GÜZELLİKLERİ KALBİME YERLEŞTİRDİĞİ VE BUNU KULLANMA GÜCÜ VERDİĞİ İÇİN ALLAH'A SONSUZ ŞÜKÜRLER OLSUN.

MUTLU CUMALAR :) 


10 Mart 2015 Salı

Bir Ateş Alıp Gideceğim :)

O kadar yoğun çalışıyorum ki son günlerde hiç vakit bulamadım yazmaya , halinizi hatrınızı sormaya ...
Takip te edemiyorum ama en kısa sürede tekrar başlayacağım okumalarıma , yorumlarıma ...

Hem bu da güzel sevgili dostlar , bazen zevk aldığımı hissediyorum hayatımdaki kaostan :)
Herşey yolunda , hayat çok güzel , arada bir kaç cümle bile olsa yazıp , paylaşabileceğim bir bloğumun ve birbirinden değerli blog arkadaşlarımın olması çok çok daha güzel ..

Hepinizi Öptüm :)
Tekrar Görüşeceğizzz :)

23 Şubat 2015 Pazartesi

Günün Olumlaması

İYİ VE GÜZEL ŞEYLERİ HIZLA HAYATIMA ÇEKİYORUM.HAYATIM HUZUR VE UYUM İÇERİSİNDE İLERLİYOR.VE BUGÜN İÇ DÜNYAMDA HUZUR BULMAYI VE HERKESE HUZUR VERMEYİ SEÇİYORUM ..



20 Şubat 2015 Cuma

GEÇMİŞİME SAYGI DURUŞU

Bu aralar bir melankoliklik var üzerimde , üstüme üstüme geliyor zamanın acımasızca tükettiği hatırı sayılır geçmişim ..

Özlüyorum , hem de çok ..

Geçen zaman sanki kötü anıları beynin en arka odalarına saklıyor da , daha çok acı verebisin diye en özel anlarını hatırlatıyor sana ..
Daha güzel anılar , artık yaşanamayacağının , geri gelemeyecek oluşunun verdiği acıyı daha iyi özümseyebilmemiz için , daha güzel , en güzel anılar ...

Ne zaman ve nasıl başladı bu bilmiyorum ...
Sanırım doğduğum ve binbir anımın geçtiği şehrimden ayrıldıktan sonra gün yüzüne çıktılar .
Her zaman içerisinde olduğum mekanlar , sokaklara şimdi içerisinden değil de , çok uzaklardan bakıyorum . 
Ve işte şimdi öğreniyorum asıl özlemenin ne demek olduğunu ...
Bir zamanlar sahip olduğum ama bir şekilde hayatımdan çıkan ya da çıkardığım her şeyi özleyebilmek gibi bir alışkanlık edindiğimi farkediyorum ...
Ve ilk kez her zamanki duvarlarımı örüp , bu duyguları görmezden gelmek yerine tüm hücrelerime  kadar bu duyguları yaşayıp , geçmişi yad etmeyi tercih ediyorum.

Bir gün gelecek ve her yaşayan canlı gibi göçüp gideceğim bu duraklama diyarı dünyadan ...
Ve tüm ömrü hayatım sanki birkaç gün geçmişcesine ' dün gibi ' görünecek gözüme , buna eminim ...
Geride bıraktığım 25 yılı hatırlamam ve hissettiklerim bunun bir teminatı aslında ...

Ve demem o ki dostlar ; zaman nasıl da hızlı geçiyor değil mi ?

Bizler ise hiç ölmeyecekmiş gibi öyle bencilce yaşıyoruz ki , böyle devam ettikçe , umutsuzca özlemeye makum kalacağız ...

İşte bu umutsuluk içerisinde yaptığım tek şey ; 

GEÇMİŞİME DERİN BİR SAYGI DURUŞU ...

17 Şubat 2015 Salı

KARLI VE MUTLU SABAHTAN GÜNAYDIN :)

Bugün her yer bembeyaz ...  Her yer kar ...
Hem de öyle ıslatan , ayağınızı kaydıran bir kar değil bu , pamuk şekeri gibi , içimi ısıtan , baktığım her yerde doğanın eşsiz manzaralara bürünmesini sağlayan mükemmel bir kar ...

Gökyüzü kristal beyazı , baktıkça gözlerimi kamaştırıyor ...
Usul usul üzerime düşen kar taneleri ise her saniye mutluluk olarak yerleşiyor kalbime ...

Ben bugün çok güzel başladım güne ...
Manzara harika ,  dilerim hepimizin günü de harika anılarla , güzel manzarlarla dolu olsun ve günün sonunda kalbimizde sebepsiz mutluluklarla ve günü dolu dolu yaşamanın mutluluğuyla uykuya dalalım ..
Kocaman sevgilerimle :))
                                                                                               
                         HAPPY LADY :)

16 Şubat 2015 Pazartesi

Hayat Kızmak İçin Çok Kısa

Bugün...

Evet evet. Bugün kızgın olduğun kim varsa karşısına geç...

Onun suratına dikkatle bak.

Ta gözlerinin içine...

Minicik pırıltılar yakalamaya ifadeleri çözmeye çalış gözbebeklerinde SON DEFA!!!

Ve onun gözlerinden ayırmadan gözlerini şu sözü hatırla: O çok kısa bir zaman sonra öLECEK!!!

Senin için çok kısa zaman ne demektir?

üç gün...?!!!!

üç gün sonra öleceğini biliyorsunuz artık onun; ama o bilmiyor...

Davranışın değişir mi ona karşı?

üç gün sonra ölecek bir yakınınız sizi kızdırabilir mi???

Veya ona kızdığın hadise gerçekten kızmaya değer mi?

üç gün çok mu kısa..? Onun gönlünü bile almaya yetmez mi?

O zaman otuz gün sonra onun bir daha gönlünü alamayacağın uzaklığa

taşınacağını düşün...

Kabri başında oturup ağlamak mı yoksa dizi dibinde oturup konuşmak mı

daha kolay daha az can acıtıcı....

Bırakalım hadi üç günü otuz günü...

O insanın üç yüz hadi üç bin gün sonra ölecegini hesap edin...

çok mu uzun...!

Bitmeyecek kadar mı?

Bugün.... Evet bugün bir görünmez gözlük tak gözüne ve çevrene onunla bak

Ailendeki insanlara bu gözlükle bak...

Okuldaki veya iş yerindeki arkadaşlarına bu gözlükle bak...

Ve hatta bu yazıyı o gözlükle oku; ''YARIN YOK''

Bugün herkese heryere ve herşeye dikkatle bak...

AYNALARA BILE....

HAYAT;

KIZMAK İÇİN ÇOK KISA!!!!!

Herşey Olabilirsin Bu Hayatta , Ama ...

Her şeyin olabilir ve sen her şey olabilirsin. Evlerin, arabaların. Bilgisayar vs… her türlü teknolojik

imkanın, renk renk elbiselerin, pahalı parfüm ya da kremlerin ve pahalı alışkanlıkların…Ve sen!

Her şey olabilirsin…Güzel ya da çirkin.

Uzun ya da kısa olabilirsin.

Boylu poslu. Gösterişli ya da gösterişsiz…

Tombul ya da zayıf…

Genç ya da yaşlı…Kadın ya da erkek olabilirsin…

Anne, baba olabilirsin.

Kardeş, ağabey, dost, arkadaş…Huzurlu ve huzursuz…

Güleryüzlü ya da somurtuk.

Sakin ya da hareketli…

Sabırlı, dayanıklı, heyecanlı, atak ve coşkulu olabilirsin.Hatta her an içinde bulunduğun duruma göre bir

şey de olabilirsin.Sonra iş sahibi olabilirsin ya da işsiz…

Üniversite ya da lise yada ilköğretim mezunu olabilirsin.Bir meslek sahibi olabilirsin.

Öğretmen, memur, işçi, doktor, mimar ya da avukat…

Hatta mesleğinde üst seviyelere çıkabilir ve unvanların olabilir…

Bütün bu özelliklerin çevrende pek bir takdir görebilir, övgüler alabilirsin…Tüm bunlar iyidir hoştur,

güzeldir …Büyüklerin dediği gibi adam bile olabilirsin.Ama

İnsan olmak başka bir şeydir…Onun ne okunacak bir kitabı ne de ezberlenecek bir formülü vardır. İnsan

olmak yukarıda saydıklarım ile saymadıklarımın tamamını kapsar…Eğer;İnsanları toplumsal alt

kimliklerine göre ayırmadan, cinsiyetlerine göre kayırmadan, zengin, fakir ya da meslek ya da

unvanlarına göre değil önce insan olduğu için sevip sayıyorsan…Ve çevrendekilere sahip olduklarına göre

değil, (seninle paylaşmamış olsa bile çevresindekilerle…) Paylaştıklarına göre önem, değer ve anlam

verebiliyorsan.Verdiğin sözü tutuyor ve özün ile sözün birbirini tamamlıyorsa, iyiniyetli, samimi,

merhametli, dürüst ve alçak gönüllü isen insan olmaya başladın demektir.Pek havalı sıfatların olabilir ama

en havalısı insan olmaktır. Kadın ya da erkek olmaktan, toplumsal sıfatlarından çok daha anlamlıdır. Ve

tüm bunların yanına bir de erdem kattın mı insan oldun demektir.Ve insan olduğunda sen artık insanların

yüzlerine değil ruhlarına bakmaya başlarsın.

12 Şubat 2015 Perşembe

Hava Çok Soğuk , İçim İse Sıcacık ..

Sanırım kış aşığı biri oldum çıktım bu yeni şehrimde ..
Malum hava şartları İstanbulda'kine nazaran çok daha acımasız ve dondurucu ..
Ama burada içimi ısıtan birşeyler buldum , beni ben yapan gizilenmiş değerler çıktılar gün yüzüne ve nedendir bilmiyorum ama sevdim ben buraları ...

Her gün işe gitmeden önce sanki çalışmaya değil de , kayak keyfi yapmaya gidiyor gibiyim :)
Bu durumdan da hiççç şikayetçi değilim tabi ..
Şimdilik benden bu kadar , soğuk kış günlerinde içinizin sımsıcak sevgi dolu olması ve bu sevgiyle çevrenizde var olan tüm insanları ısıtabilmeniz dileklerimle ...

3 Şubat 2015 Salı

Meğer Ne Çok Özlemişim Sizleri ...

Bir süredir karmaşalardan ve zamanımı iyi kordine edemeyiimden dolayı yazılarıma ara vermiş bulundum ..
Bilinçli değildi ama insan bir kere koyverdimi gerisi geliyor zaten ..
Bugün açtım bloğumu ve güzel yorumlar gördüm , blog arkadaşlarımdan havadisler aldım ...
İçimden geçen tek yoğun duygu ise şöyle ;

MEĞER NE ÇOK ÖZLEMİŞİM BURALARI ...

20 Ocak 2015 Salı

Boşanmaların Esas Sebebi Evliliktir !

İngiltere' deki sınavda çıkan bu soruya verilen en mantıklı ve hınzır cevaptır işte bu başlıkta gördüğünüz :)
Ve bu cevabı yazan öğrencimiz henüz 8 yaşındaymış ..

19 Ocak 2015 Pazartesi

Ölürken en çok pişman olunan 5 şey nedir ?


Hayatta en çok nelerden pişmanlık duyarsınız ?
Keşkeleriniz çok mudur ?
Keşkeleriniz olmasaydı daha mutlu bir hayatınız olur muydu ?
Kuşkusuz, hepimiz keşkelerin az olduğu bir hayatı düşleriz.
Bakın, Avustralya’da yıllar boyunca evlerinde ölümü bekleyen hastalarla çalışan hemşire Bronnie Ware, emekli olduktan sonra deneyimlerinden yararlanarak yazdığı kitapta insanların hayatlarının son günlerinde en çok neye pişman olduklarını listelemiş.
İnsanların ölümlü olduğu gerçeğiyle yüz yüze geldiklerinde çok önemli değişimler geçirdiğini belirten Ware, ölmek üzere olan hastaların inkar, korku, öfke, pişmanlık ve sonunda kabullenme gibi aşamalardan geçtiğini söylemiş.
Hastalarına en çok ne için pişmanlık duyduğunu soran hemşire, aldığı yanıtların temelde benzer olduğunu ve beş başlık altında toplandıklarını keşfetmiş :
1. “Keşke başkalarının benden beklediği hayatı sürmek yerine düşlerimi gerçekleştirme cesaretim olsaydı.” Ware’e göre insanlar, yaşamlarının sona erdiğinin farkına varıp geriye döndüklerinde düşledikleri şeylerin çok büyük bir kısmını gerçekleştirmediklerini görüyor ve pişman oluyor.
2. “Keşke bu kadar çok çalışmasaydım.” Ware’e göre erkek hastaların büyük bir kısmı, işleri nedeniyle ailelerine ve dostlarına yeterince vakit ayıramadıkları için pişman oluyor. Ware, erkek hastaların büyük bir kısmının eğer bir şansları daha olsa dönüp çocuklarının kaçırdıkları anlarını yaşamak istediklerini gözlemledi.
3. “Keşke duygularımı dile getirmeye cesaretim olsaydı.” Birçok insanın diğerleri ile ilişkilerini belirli bir düzeyde tutmak için duygularını bastırdığını söyleyen Ware, bastırılan duyguların insan sağlığı üzerinde son derece olumsuz etkileri olduğunu ileri sürdü.
4. “Keşke arkadaşlarımla ilişkimi sürdürseydim.” İnsanların kendi yaşamlarına çok fazla odaklanıp arkadaşlarıyla ilişkilerini yitirdiğini ancak ölüm yatağında fark ettiğini söyleyen Ware, ölmekte olan insanların en çok eski arkadaşlarını özlediğini söyledi.
5. “Keşke kendime daha çok mutlu olmak için izin verseydim.” Çoğu insanın mutluluğun aslında bir seçim olduğunu ölüm anı gelene dek fark etmediğini söyleyen Ware, insanların rahat yaşamak uğruna eski alışkanlıklarına sıkı sıkıya bağlı kaldığını belirtti. Alışkanlıklarından vazgeçmek istemeyen insanların değişme korkusu yaşadığını ve daha fazla mutlu olma şansını kendi kendilerine yok ettiğini belirten Ware, ölüm yatağındaki hastalarının “Keşke daha çok gülseydim, keşke aptalca şeyler yapmaktan bu kadar korkmasaydım” diyerek pişmanlıklarını dile getirdiğini sözlerine ekledi
Alıntı
Related Posts Plugin for WordPress, Blogger...